18 Ekim 2007 Perşembe

ZİNA KONUSUNDA NİÇİN ISRAR EDİYORLAR?

Aralık-2004
Aniden , vitrinlerdeki bir afişte yazılanlar yumruk gibi çarptı suratıma : “ Bana namusumu geri verin ! “ diye haykırıyordu afişteki kadın. Hemen ardından bir ses daha yankılandı Bağdat’ın Ebu Gurayb Hapishanesinden ; bir başka kadının çığlığı geldi “ Burayı yıkın , içinde bizi de öldürün ! “
Önceleri Bosna'da,Çeçenya'da , şimdilerde de Irak'ta , Müslüman kadına yapılan bu organizeli saldırganlık tesadüf eseri değildir. Tecavüzle zina kelime anlamı olarak farklıdır. Ama ikisinde de bireyler ve toplum büyük yaralar alırlar.Türkiye'de de bu saldırganlık farklı boyutlarda yürütülüyor. Bir yandan magazin vb. programlarla ahlak duyguları zayıflatılırken bir yandan da zinanın resmen suç olmaması için kırk dereden su getiriliyor. Evet malumunuz hem içeriden hem de dışarılardan birileri zinanın suç olmaması konusunda ısrar edip durdular. Israrları devam da ediyor. Niye acaba hiç düşündünüz mü ? Aile Araştırma kurumunun verilerine göre ; 1996 da 29 bin 500 ,1997 de 32 bin 717 , 1998 de 32 bin 167 , 1999 da 31 bin 540 , 2000 de 34 bin 862 , 2001 de 50 bin 402 , 2002 de 51 bin 96 kişinin boşandığını ,boşanma nedenleri çerçevesinde boşanma yüzdelerinin en önemli nedeni geçimsizlik,ve terk ve onu takiben zina ve ekonomik kriz almaktadır. Bir başka açıdan büyük bir utanç vesilesidir ki genelevlerin kaldırılması için hiçbir çaba gösterilmemektedir. Hayvan satılır gibi kadınlar satılmaktadır. 2000 yılında ABD Dışişleri Bakanlığının açıkladığı raporlara göre kadın ticaretinde 8. sıradayız. Bir toplumun en önemli yapı taşı olan aile kurumunun çökertilmesinde zinanın etkisi ortadadır. Bazı kardeşlerimiz zaten bu ayıbın çeşitli isimlerle alenileştiğini hatta vergilendiğini öyleyse bu günahın iyice meşru sayılması için neden “debelenip durduklarını” anlayamadıklarını söylüyorlar. Bu konuda sizlerle paylaşacaklarımı “Bel’am” portresi ile içselleştirmek istiyorum. Böylece zina konusunda ısrarcı zihniyetin elebaşı olan ; kendi kadınlarından başka bütün kadınların kendilerine cariye olduğunu kabul eden yahudilerin , tahrif edilmiş şekliyle sahiplendikleri Tevrat’tan alıntılarla ; zinanın toplumsal sonuçlarından sadece birini ve batılla işbirliği yapan alim “Bel’am” karakterini öğrenmiş olacağız. Türkçe kaynak olarak Mustafa İslamoğlu’nun “ Yahudileşme Temayülü” Denge Yayınları – 1995 ‘ kitabından yararlandım. Makalemizle milletimize ‘zina’ konusu ile beraber diğer haramlarda yapılan ısrarların nedenini ve batılla işbirliği yapan alimlerin yani Bel’am’ların sonlarının nasıl olduğunu anlayacağız. Konumuza önce yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in Araf süresinin 175-176. ayetlerinin mealiyle başlayalım:
“Onlara şu adamın haberini de oku: Kendisine ayetlerimizi vermiştik. Onlardan sıyrılıp çıktı , şeytan da onu peşine taktı. Nihayet o azgınlardan oldu. Dileseydik onu o ayetlerle yüceltirdik. Ama o ,yere saplandı , hevasının peşine düştü. Onun durumu tıpkı şu köpek gibidir : Üstüne varsan da dilini sarkıtıp solur , bıraksan da dilini sarkıtıp solur. Ayetlerimizi yalanlayan toplumun örneği işte budur. Bu öyküyü anlat , belki düşünüp taşınırlar.”
“Tevrat’taki kıssa ise şöyle : Hz. Musa liderliğindeki İsrailoğulları’nın çölde uzun süre dolaştıktan sonra , eski ülkeleri Kenan diyarına doğru ilerlediklerini gören Moab Kralı Balak ,ısrarla ülkesinin elden gideceği endişesine kapılır. Başlarında Hz.Musa’nın bulunduğu İsrailoğulları’na karşı yardım etmesi için kendi ırkdaşları olan ve Hz.Musa’ya denk olduğunu düşündükleri Bel’am’ı yardıma çağırır. Çünkü Bel’am’ın mübarek kıldığı mübarek olmakta , lanetlediği ise iflah olmamaktadır.(Sayılar,22/6) Bel’am ise bu davete karşılık Rab’den alacağı emre göre hareket edeceğini bildirir. Moab Kralı çok ısrar eder ve türlü dünyalıklar vadeder.Bel’am bir rivayete göre izinli olarak diğerine göre de izinsiz olarak yola çıkar. Yolda eşeği melek tarafından engellenir. O da ısrarla yoluna devam eder. Kral Balak’a Allah’ın kendisine söyletmeyeceği şeyleri söyleyemeyeceğini ifade eder. Bedduaya başladığında Kral’ın isteğinin aksine , İsrailoğularına lanet edeceği yerde onları mübarek kılar. ( Sayılar 23/7-10,18-24/3-9,15-24) Bel’am Kral’a Allah’ın lanetlemediğine lanet edemeyeceğini ,O’ndan emir aldığını ,Allah’ın vahyine muhatap olduğunu ,yüce olanın bilgisini bilen bir kişi olduğunu ,Rabbin sözünü çiğneyemeyeceğini söyler.( Sayılar,23/8,20;24/4,12,16 ) Bu rivayetlere rağmen Tevrat’ta Bel’am İsrailoğulları’nı tuzağa düşüren biri olarak tasvir edilir. İsrailoğulları’nın Medyen kadınlarıyla zina ederek ,felakete uğramaları fikrini ilk ortaya atan Bel’am’dır: “İşte İsrailoğullarının ,Peor meselesinde Balam’ın öğüdü ile Rab’be karşı tecavüz etmelerine bunlar sebep oldular. Ve böylece Rab’bin cemaati arasında veba oldu. (Sayılar,31/16)..........Orada Balam’ın tavsiyesini tutanlar var. O put kurbanlarını yesinler ve zina etsinler diye,İsrailoğulları’nın önüne takoz atmayı Balak’a öğretti.” (Ahd-i Cedid,Vahiy,2/14)
Bel’am’ın bu fikri sayesinde Moab Kralı Balak İsrailoğullarını yener. İsrailoğulları,Putperest Moab kızlarının putlara kurban edilen hayvanların muhtemelen mikroplu etlerini ve kendi bedenlerini İsrailoğularına sunarak onların disiplini bozar ,birliğini dağıtır , Allah’ın gazabını onların üzerine celbederler. Sonuç Tevrat’ta şöyle verilir: “ Ve kavm Moab kızları ile zina etmeye başladı.Ve kendi tanrılarının kurbanlarına toplumu çağırdılar. Ve toplum yedi ve onların tanrılarına eğildiler. Ve İsrail Baal-Peor(putuna) bağlandı.Ve Rab’bin öfkesi İsrail’e karşı alevlendi.”(Sayılar,25/1-3)
İslami kaynaklarda anlatılan rivayetler de Tevrat’ta verilen Bel’am portresiyle uyuşmaktadır. Mücahid’e göre Bel’am , kendisine nübüvet verildiği halde ,toplumun kendilerine karışılmaması şartıyla verdiği rüşveti kabul ederek onları kendi hallerine terk etmiştir.
Tevrat’ta anlatılanları biraz daha detaylandıran İslami rivayetlerde Bel’am’ın resmi din adamı kimliğini tescil eder. “ Moab’lılar ‘onlara beddua et’ dediler. O dedi ki : ‘ Benim elimde olmayan bir şeyi bana emrediyorsunuz.’ Onlar dediler: ’Eğer Rab’bin onlara beddua etmenden hoşlanmazsa daha önce olduğu gibi bundan seni alakoyacaktır.’ Başladı İsrailoğuları’na bedduaya... Lakin onlara beddua ederken dili sürçüp kendi halkına beddua ediyordu. Kendi halkının zaferi için dua etmek istediği zaman da ,dili sürçerek ,Allah’ın izniyle Musa ve ordusunun muzaffer olması için dua ediyordu. Toplumu :’ Sen onlara değil bize beddua ediyorsun’ dediklerinde , ‘Benim dilim bundan başkasına dönmüyor. Kaldı ki onlara beddua etseydim bile kabul olunmayacaktı.’ diye yakındı.’ Lakin’ dedi, ‘size bir yol göstereyim . eğer yaparsanız onları yenersiniz : Allah zinaya çok gazaplanır. Eğer onlar zinaya düşürülebilirse ,helak olurlar. Allah’ın onları bu şekilde helak etmesini umuyorum. Kadınlarınızı çıkarıp onların üzerine gönderin. Onlar yılları yollarda geçmiş seferi bir toplumdur,bu yüzden zinaya meyledip helak olmaları daha kolaydır.’ ( Taberi – Camiu’l Beyan,6/123 )
Bundan sonrası kolay oldu. İsrailoğulları ,peygamberlerini dinlemeyerek Moab’lı fahişelerle zinaya koştular. Moab’lı fahişelerin sunduğu putlara adanmış muhtemelen mikroplu etleri yedikleri için İsrailoğulları içerisinde salgın hastalık çıkmış ve kitlesel ölümlere ( Taberi’ye göre 70 bin ) sebep olmuştu. Ayetteki “hevasına uydu” ibaresini Kurtubi ” Mala çok düşkün olan hanımının Müslüman İsrailoğullarına beddua etmesi için yaptığı ısrarlı taleplere uymuştu ” şeklinde açıklar.
Yukarıda anlattığımız olay ve benzeri azgınlıklar tarihte sayısız toplulukların yok olmasının ana nedeni olmuştur . “ Tarih tekerrürden ibarettir.” sözü de ondan ders almayanlar içindir.
***

Hiç yorum yok: