27 Şubat 2008 Çarşamba

KURU GÜRÜLTÜCÜLER

Urfa’mızın merkezi camilerinden birinde öğle namazının ilk sünnetini kılıyoruz। Ezan bittiğinden beri cemaatten dört-beş kişinin telefonları sürekli çalıyor। Çeşitli melodiler eşliğinde sünneti bitiriyoruz। Bunlardan biri ilginçtir, bu arada telefonunu açıp işini bağladı. Kametten önce bir ağabey ‘ telefon sesinin hûşûyu bozduğunu hatta ayetleri doğru dürüst okuyamadıklarını, şaşırdıklarını ve mümkünse telefonların kapatılmasını’ nezaketlice söyledi. Vay efendim sen misin uyaran? Acele işleri olmasa zaten açık bırakmayacaklarını söyleyenler, kendilerini uyardığı için kabalaşanlar, ne karışıyorsun camide konuşmak günahtır(!) diyen çok bilgililer. Neyse imam efendi ve birkaç kişinin uyarısıyla sakinleştiler bu hem suçlu hem güçlüler.
İşin ilginç yanı, bu olayda hatalı davranıp gürültü yapanlar bırakın özür dilemeyi zeytinyağı gibi üste çıkıp kendilerinin haklı olduğunu iddia ediyorlardı…
Bu çok gürültü yapıp kendini haklı çıkarma metodu toplumun birçok kesiminde uygulanır olmuş. Hem de öyle ki, camide telefonlarını açık bırakanlar bile çok masum kalıyorlar diğerlerinin yanında. Son günlerde en çok dikkatimi çeken iki kesimi örnek vermek istiyorum.
Bunlardan birincisi başörtüsü özgürlüğünün uygulanmasını kabul etmeyen bazı hazımsızlar. Bu çevreler alınan özgürlükçü kararlarlara rağmen elit statükonun emirleri gereği, Anadolu insanının gözünün içine baka baka yasağı uyguluyorlar ve kartel basınının eşliğinde çılgınca bağrışıyorlar.
Kendi TV ve gazetelerinde, kendi alkışları eşliğinde çok bağırdıkları için haklı olduklarını halka inandıracaklarını sanıyorlar.
Zavallılar, güneşin balçıkla sıvanamayacağını binlerce yıldır hâlâ öğrenememişler.
Bu milletin dedeleri; vatanına, özgürlüğüne, imanına, örtüsüne el uzatmaya kalkan İngiliz’e, Fransız’a, Rus’a direndiler. Tabi ki torunları ABD’nin yerli gürültücülerine hiç papuç bırakmayacaklardır.
Bu günlerde sesleri yine artan ikinci kesimin gürültülerine hiç de yabancı değil insanlarımız. Bunlar Anadolu insanının birlik beraberliğini hazmedemeyenlerin yerli versiyonları.
ABD/NATO’nun ve onların ülkemizdeki derin uzantılarının kontrolünde hareket eden; Kürt-Türk binlerce Müslüman vatan evladının kanının dökülmesine sebep olan örgütün gürültücüleri bunlar.
Son günlerdeki sınır ötesi operasyonların ardından kendi ifadeleriyle ‘savaşı dağlardan şehirlere ve evlere yansıtarak toplumsal acı ve huzursuzlukları yaşatacakları’ tehdidini yapıyorlar. Hemen ardından da; özgürlük-demokrasi-barış-anti amerikancılık gibi lafı hoş ama içi boş lafları seslice tekrarlayıp duruyorlar.
Çokça gürültü yapınca da haklı olacaklarını ve halkın da kendilerine inanacağını sanıyorlar.
Ülkemizin en önemli gündem konularından biri olan ‘Yeni Anayasa’ programında; bu güne kadar elit-statükocu yönetimlerce yok sayılan Kürtlerin temel insan hak ve özgürlüklerinin verileceğini bu takımın önde gidenleri tabiî ki çok biliyorlar.
Bu demokratik sürece destek verip Kürtlerin temel insan haklarının mümkün olduğunca alınması sağlanacağına; dağlarda askerlerimizi şehit etmeye şehirlerde sokak eylemlerini arttırmaya başlamalarının ne anlama geldiğini türküyle-kürdüyle bütün Anadolu insanının görüp de anlamayacağını sanıyorlar.
Şer odaklarının nifak tohumları saçması tamamen boşunadır.
Binlerce yıldır kardeşçesine, birlik ve beraberlik içinde olan insanlarımız kuru gürültüye aldırmayacaklardır.