18 Ekim 2007 Perşembe

GÜNAH KEÇİLERİ

Medeni insanla bedevî insanı birbirinden ayıran en belirgin özelliktir eğitim. İlk ve temel eğitim kurumu da ailedir. Aile kurumumuzun hali ise ortada. Nasıl derseniz toplumumuzca televizyonlarda en çok izlenen dizilere ve gelin-kaynana programlarına bakarsanız anlarsınız. Eğitilmemiş ailelerin sokağa saldıkları çocuklar kimleri örnek alıyor dersiniz. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Alanlar Bölümü öğretim Üyesi Doç. Dr. Adnan Gümüş ,İlköğretim Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Songül Tümkaya ve Bingöl M.E.M.Yrd. Turan Dönmezer ile Adana’daki 12 İlköğretim Okulundaki 868 öğrenci ile yaptıkları araştırmanın ‘meslek ‘seçimi konusundaki bölümünün sonuçlarına bakalım. Araştırmada sosyoekonomik düzeyi alt sınıfta olanların yüzde 1.4‘ünün ; orta düzeyde olanların ise 1.8’inin mafya olmayı meslek olarak gördüğü ortaya çıkmış.
1989 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen ve ülkemiz parlamentosunca onaylanan “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme” ye göre 0-18 yaş arasındakiler çocuktur. DİE 2001 verilerine göre Türkiye nüfusunun %41.7’si çocuk nüfusudur. Aynı verilere göre 6-17 yaş arası 16.088 milyon çocuktan 1.635.000’i ailelerinin geçimini sağlamak yada katkıda bulunmak için çalışıyor veya çalıştırılıyor. DİE’nin çocuk işgücü anketine göre çalışan çocukların %78’i hem çalışıyor hem de okuyor. Yine çalışan çocukların %61.8’i erkek, %38.2’si kızdır. Okul masrafları çok olduğu için kızların %25.5’i, erkeklerin %21.1’i okula gönderilemiyor. Çocukların %33.8’i kentlerde %66.2’si kırsal kesimde çalışıyor. Yaklaşık 1,5 milyon çocuk okula devam etmiyor. İşçi sendikalarınca yapılan araştırmalarda çalışan çocuk sayısının 3-4 milyon arasında olduğu ve çocuk işgücü sayısı konusunda dünyanın ilk dört ülkesi arasında olduğumuz belirtilmektedir.
Korunmaya muhtaç çocuk sayısı ise 700 bin ile 1 milyon arasında değişiyor. Sokak çocuklarının sayısı ne doğru dürüst bilinebiliyor nede ciddi bir şekilde takip edilebiliyor. Muhtelif kaynaklarda bu rakamın 10 bin ile 100 bin arasında olduğu dile getiriliyor. İstanbul'da ise 4 bin ila 15 bin arasında olduğu söyleniyor. Ancak sayıları her geçen gün artıyor ve bu artış geometrik dizi şeklinde oluyor. En çok İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropol şehirlerde görülüyorlar. Bunun yanı sıra Mersin, Gaziantep, Adana, Erzurum gibi Anadolu şehirlerinde de hızla çoğalıyorlar. Sokağa salınan ,kolaylıkla tinerci ,balici ve kapkaççı olabilen çocuklar tabi ki bölücü terör gruplarının da küçük ve duygusal görüntülü figüranları olabiliyorlar. Şehrimizdeki bir çok gösteride de çocukların ön plana çıkarılmaları tesadüf değil. 20 Martta Mersin’de tanımadıklarını söyledikleri ‘yere atıp yakın ‘diyen , nesebi gayri sahih bir provokatörden aldıkları bayrağımızı yakmaya çalışanlar da ilköğretim okulu öğrencileri...Bayrağa saldıranlar da 12-14 yaşlarındaki çocuklar. Kapkaççılar ve hırsızlar da genellikle aynı yaşlardaki çocuklar. Bunlar neredeyse tamamı tornadan çıkmış gibi birbirlerine benziyorlar ve hepsi doğu ve güneydoğu illerindenler.
Sokak çocuklarıyla gerektiği gibi ilgilenmeyen ,aile kurumunun zayıflamasını görmezlikten gelen,çocuklara dinlerini öğretilmesini engelleyen ve bayrak-vatan- din gibi kavramlara şaşı bakan eğitimciler ve yöneticiler yetiştirenler sonuçlarına bakıp sevinsinler bakalım. İşte sizin istediğiniz sonuç...
Kimse olanlardan sokak çocuklarını sorumlu tutmasın. Eskiden Yahudiler işledikleri suçları bir keçinin üzerine yıkar ve günah keçisi diye adlandırılan hayvanı dinsel bir seremoniye uyarak kovalayıp ya çöle terk eder ya da bir kayalıktan aşağıya yuvarlanıp ölmesini sağlarlarmış. Böylece Yehova'nın gazabından kendilerini kurtardıklarına inanırlarmış. Halimize ahvalimize bakıp da çocuklarımızı günah keçisi yapmayınız. Onları suçlayıp kendinizi aklamayınız. Ne ektiyseniz onu biçersiniz.
Bölgemizde yaşayan sorumluluk sahibi kişi ve kuruluşlara her zamanki gibi daha çok görev düşüyor. Milli ve manevi duyguların ve simgelerin lüks veya gereksiz olduğu iddialarından artık vazgeçilmelidir. İnsanlarımıza dinleri küçük yaşlardan itibaren eğitimli kurumlar tarafından öğretilmelidir. Unutulmamalıdır ki Allah’tan korkmayandan her türlü kötülük beklenir. Bayrak sevgisi de klişe cümlelerle ve sloganlarla değil gerçek anlamıyla öğretilmelidir. Çok yıldızlı mavi bayrağın rüyalarını gören siyasetçilerin de kızıl yıldızlı sarı bayrağın hayallerini kuran batının hizmetkārlarının da çabalarını boşa çıkararak ay yıldızlı al bayrağımızın bu vatanda yaşayan herkesin bayrağı ve bütün Müslümanların başının tacı olduğunun farkına vardırılmalıdır.
Kötü çocuk yoktur. Kötü eğitilmiş sokağa salınmış,sahip çıkılmayan çocuk vardır. Çocuklarımıza sahip çıkalım.
***

Hiç yorum yok: