8 Kasım 2007 Perşembe

HEPİMİZE SAĞDUYU GEREK


Türkiye’mizde NATO uzantılı işbirlikçilerin son altı aydır yaptıkları oyunlar sonucu Anadolu insanından yana yapılmak istenilen “Sivil Anayasa” gibi hayırlı çalışmaların yavaşlamasına sebep olundu. Tabi bu arada dış ilişkilerde alınmak istenilen yolda da az da olsa gecikildi. İnsanlık düşmanı güçlerin provokasyonları sonucu birçok askerimiz şehid edildi ve yaralandı. Doğal olarak tepki gösteren ve bunu sivil inisiyatif olarak protesto eden halkın yaptığı gösterilere sızarak işi Kürt-Türk çatışmalarına götürmek isteyen ırkçı ajan-figüranlar ise yüz bulmadı. Anadolu insanını birbirine düşürmek isteyenlerin oyunları şükürler olsun boşa çıktı.
Ama bu alçakça projelerin bitiğini düşünmek de saflık olur. Yeni oyunlara karşı tedbir almamak da büyük bir gaflettir. Çünkü bu projelerin sahipleri insan kıyımına atalarından kalan bir miras olarak alışmışlardır. Önce kendi kıtalarında yaşayan ülkenin asıl yerlileri olan Kızılderililere soykırım uygulamışlar ve neredeyse yok etmişlerdir. Ardından Afrika kıtasından getirdikleri siyah derili insanları köle olarak kullanmışlar onlara da toplu kıyımlar yapmaktan çekinmemişlerdir. Kıtalarındaki işleri bitince diğer kıtalara yönelmişler ve hepimizin çok yakından bildiği kan içiciliğe devam etmektedirler. Bu gün dünyanın dört bir yanında onların zulmü altında inleyen ve katledilen milyonlarca insan var.
Büyük Ortadoğu Projesi zulmüne istenilen desteği vermeyen ve 1 Mart tezkeresinden bu yana bağımsız bir rota izlemeye çalışan ülkemizde bu intikamcı saldırılardan nasibini daha sık bir şekilde almaktadır. Önceleri insanlarımızı sağcı-solcu, laik-antilaik, alevi-sünni gibi ayrımcılıklarla birbirine düşüren ve kırdıran güçler şimdi de Kürt-Türk çatışması projelerini uygulamaktadırlar. Bunun için dağda besledikleri Kürtçü terörist gruplara askerlerimizi şehid ettirirken; cenazelerde veya protesto gösterilerinde Türkçü provokatörlerini Kürt vatandaşlarımıza saldırtmanın yollarını aramışlardır. Amaçları da iki kardeş milleti birbirine düşman etmek ve kan dökülmesini sağlamaktır. Bu yüzden hepimiz sürekli uyanık olmaya ve halkımızı uyarmaya mecburuz.
Bu teyakkuz olunması gereken günlerde gördük ki aklıselim birçok Kürt ve Türk kardeşimiz hemen tasalandılar ve Müslüman’da bulunması gereken izzetli bir duruşu konuşmalarıyla ve yazılarıyla sergilediler. Dikkatimi çeken şey ise; batının oyunlarına gelinmemesini, sağduyuyu tavsiye eden, birlik ve beraberliğe çağıran yazarlardan en çok her iki tarafın ırkçıları rahatsız oldular ve onları ihanetle suçladılar. Bu sağduyulu yazarlardan biri de Van’lı Kürt bir kardeşimiz olan Sinan Başak. Yarınlar İçin Düşünce Dergisi” yazarı olan kardeşimizin, derginin 25. sayısındaki makalesini okuduktan sonra sizlerle paylaşmak istedim. Faydalanacağınızı umuyorum…
***
Sözün Bittiği Yer!
SİNAN BAŞAK - GAZETECİ-YAZAR - VAN
sinan_basak©dusunceplatformu .org

Duygu kırılmalarının yaşandığı anlar vardır, 0 anda söz bitmiştir. Her bilim dalında olduğundan fazla, sosyal bilimlerde görülür bu kırılmalar. Önü alınmaz şekilde sirayet edicidir. Bir anda kardeş bildiklerinizi karşınızda kabul edersiniz. İnsanlar ve topluluklar kim, hangi sıfatla olursa olsun bu kırılmalardan nasibini alır.
Türkiye toplumu şu anda bu duygu kırılmasını yaşıyor maalesef. Kahrolası terör, ardarda yaptığı saldırılarla toplumsal birliğimizi dinamitleyecek kırılmaları yaşatıyor. Türkiye’de köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir, mahalle mahalle insanımız ayakta. Şehit cenazelerinin Anadolu şehirlerine getirildiği bu zamanda asırların beraberliğinin altına dinamit bırakan düşman güçlerin ekmeğine yağ sürecek yazılar ve kelamlar fayda vermeyecektir.
Eylemler bir yerden düğmeye basılmışçasına ama insiyaki olarak başladı. Şehitlerin sayısı arttıkça bu eylemler dozunu arttırarak gelişmektedir. Terör yıllardır yapamadığını neredeyse başarmak üzere. Her ne kadar sokaklarda yürüyen ve terörü lanetleyen vatandaşların kahir ekseriyeti, kahrolsun PKK” diye slogan atsa da, Kürtlere karşı gelişen bu duygu kırılması, hissedilir derecede kendisini gösteriyor. İşte bu anlarda söylediklerinizle yazdıklarınız bu kırılmaların önüne set çekebilmelidir. Kürt meselesi, Kürt konferansı veya buna benzer yazı ve kelamların nihayete erdiği zaman, işte bu zamanlardır. Bu anlarda söz bitmiştir.
Peşi sıra şehit cenazelerinin Anadolu şehirlerine getirildiği bu zamanda asırların beraberliğini -altına dinamit bırakan- düşman ekmeğine yağ sürecek yazılar ve kelamlar fayda vermeyecektir. Bu konudaki sözler ve yazılar, sadece hastalığı arttırıcı mahiyette olur. Önemli olan duygu kırılmalarının yaşandığı zaman dilimlerinde birliği, beraberliği ve hatıralara, değerlere saygıyı çağrıştıracak sözler sarf etmektir. Bu sıralarda sağduyu, akıl herkese ve özellikle devlete ve yöneticilere düşer.
Hiç kafanızı iki elinizin arasına alıp düşündüğünüz zamanlar olmadı mı? Elbette olmuştur. Gâh günahlarla alakalı, gah ailenizle alakalı, gâh çocuklarla ilgili ve devletin ve milletin varlık ve bekasıyla alakalı meselelerde kafamız, ellerimizin arasındadır.
Şu anda Şarkta yaşayan Türk ve Kürtlerin kafaları ellerinin arasındadır. Terörün kıydığı her vatan evladının arkasından ağlamaktan ötedir bu duygu. İçleri kan ağlayan ve üzülen Şarklı, bu duygusunu endişeli bir bekleyişle sürdürmektedir.
Şu anda Kürtlerde ne Barzani, ne PKK ve nede diğer Kürt meseleleri söz konusu değildir. Öldürülen her evladına üzülmekte, şehit edilen her askerine ise kahrolmaktadır. Yitirilen canlar Anadolu’ya aittir. Terörizme kurban verdiği canlarına karşı vazifesini ifa edemeyişin ızdırabı, her yüreği yakmaktadır.
Evladını kaybettiği halde metanetini koruyan anaların yüreğinde hangi duygu varsa, şehitler için Kürt vatandaşta da aynı duygu vardır. Her şehit cenazesi, Kürt vatandaşın evinden kaldırılıyormuşçasına ızdırap yüklüdür Kürtler.
Bu milleti birbirine kırdıran batıcı anlayışın istediği duygu kırılmaları Anadolu’da kendisini gösteriyor. Hiçbir Kürt önder veya alim, bugünler meydana gelsin diye yazmadı, konuşmadı.
90 yıl önce omuz omuza savaştığı bir milletin evlatlarına haince kurşun sıksın diye ataları bu nesli meydana getirmedi.
Kalksın da görsün atalarımız, Kürtler arasından çıkan ateist ve solcular, bir ve beraber olduğumuz Türkleri, hatta Kürtleri katlediyor.
Kahpece arkadan kurşunlayıp, pusular kuruyor.
Kalkın. Ey Kürt şehitleri Çanakkale’den, Sakarya’dan, Allah-u Ekber dağlarından, ses verin bu nesle.
Neredesin Ey Melay-ı Cüzeyri ?
Neredesin Ey Fegi Teyran?
Neredesin Ey Ahmed-i Hani?
Neredesin Ey Said-i Nursi?
Çağlarının bilgeleri neredesiniz?
Dursun bu kan ve gözyaşı.
İhanet son bulsun.
Kürtlerin arasından çıkan işbirlikçi hain taifesi, kendi kardeşlerini şehit ediyor.
Dün Moskof’a, İngiliz’e, Yunana karşı savaşan evlatlarınız bugün birbirini kırıyor.
Kürtlerden ihanetçi bir grup, Anadolu çocuklarını katlediyor.
Her şeyin ötesinde Allahın kardeş kıldığı bir millete karşı kurşun sıkıp evlatlarını şehit ediyor.
Bu sese ve haykırışa cevap verin.
Aklın, sağduyunun kaybolduğu bu zamanda üzerimize rahmet rüzgarları gelsin.
Şarktaki, garptaki her kapıyı çalıp hane halkının kulağına üfürsün.
Anadolu’da başlayan duygu kırılmalarının önüne geçsin.
Şeytani oyunları oynayan düşmanların oyunlarını boşuna çıkarsın.
Ey Tuzak kuranların en hayırlısı Allahım!
Bu millete tuzak kuranların tuzaklarını bertaraf et.
Bize oyun oynayanların oyunlarını onların boyunlarına dola.
Yarabbi milletten esirge gazabını.
Uyandır milletimi, alsın intikamını.
Rabbim, sosyal bölünmeleri ve duygu kırılmalarını hayra tebdil etsin.
Düşmanların aramıza ektiği fitne tohumlarını kurutsun.
Aramızda bulunan şehitlerin ve büyüklerin hürmetine milletimizi kurtarsın.
Milleti ve devleti payidar etsin… •
***