18 Ekim 2007 Perşembe

SUNİ GÜNDEME ALDANMAMAK GEREK

17-EKİM-2007
Görüyor musunuz nasılda suni gündem oluşturuyorlar? Önce, bütün Türkiye’nin gönülden desteklediği Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını engellemek için ABD uzantılı askeri darbe meraklıları kartel basını ile birlikte harekete geçtiler. 28 Şubat öncesindeki koro, yine aynı nakaratları söylemeye başladılar. Terörist gruplar eş zamanlı olarak şehirlerde bomba patlatmaya ve dağlarda mayınlarla askerlerimizi şehit etmeye başladılar ısmarlama eylemlerle. Tabi hepsinin iplikleri pazara çıktığından kimse yüz vermedi kendilerine, kimse inanmadı. Bütün oyunları boşa çıktı statükocu elitlerin ve halkımızın teveccühü ile her haliyle bir Anadolu insanı olan Abdullah Gül Cumhurbaşkanımız oldu.Sonra da sıra Sivil Anayasa’ya geldi. Ülkemizde (neredeyse) ilk defa halkımızın “temel insan hak ve özgürlüklerinin” önünü açacak bir Sivil Anayasa’ya sahip olmak için yola çıkıldı. Önce milletin meclisinin yetkilerini paylaşan kurumlar feryada-figana başladılar. Daha taslağı bile görmeden zehir zemberek açıklamalar yaptılar. Hele biri çok ilginçti ki yeni Anayasa’yı “iç düşmanı” görmezden gelmekle suçluyordu. Sözde hukukçu bu beyler kendi halkını dininden-dilinden-ırkından-mezhebinden dolayı düşman olarak görmeyen yeni bir Anayasa oluşmasını hazmedemiyorlardı. Veya ellerindeki antidemokratik yetkilerin alınacağından paniğe kapılıyorlardı. Ardından neredeyse elli senedir bu ülkenin üzerine bir kâbus gibi çökmüş NATO kaynaklı projeler ardı ardına devam etti. Yine bombalı araçlar, yine ülkemizden kalktığı iddia edilen yabancı uçaklarla Suriye’deki bazı tesislerin vurulması ve güneydoğuda çok sayıda askerimizin/vatandaşımızın şehit edilmesi ve sınır ötesi askeri harekâtın gündeme oturması.Gündemi değiştirerek engellemeye çalıştıkları Sivil Anayasa’nın sadece iki konusunu kabaca tanımaya geçmeden son olayların NATO’nun ülkemizin başına ne kadar bela olduğunu artık sokaktaki vatandaşın bile dile getirmeye başladığını görmek ilgi çekici bana kalırsa. Askerlerimizi ve vatandaşlarımızı şehit edenlere, ABD silahlarının yanında başka başka desteklerde verdikleri söylentileri kulaktan kulağa yayılıyor. Tabi ABD ve NATO’nun Türkiye’ye “müttefik” olduğu söylense de bu artık halkımıza pek inandırıcı gelmiyor. Niye mi?“İnandırıcı gelmiyor çünkü; 1952’den beri üyesi olduğumuz NATO’nun 27 Mayıs 1960,12 Eylül 1980,12 Mart 1980, 28 Şubat 1997 yıllarında yapılan askeri darbeleri yönlendirdiği biliniyor artık.”“İnandırıcı gelmiyor çünkü; sağ-sol, alevi-sünni, laik-antilaik ideolojik kamplaşmaların, anarşi ve terörün, faili meçhul cinayetlerin, irtica korkusu şamatalarının, binlerce insanımızın kanına giren PKK saldırılarının NATO kaynaklı olduğu biliniyor artık.”“İnandırıcı gelmiyor çünkü; 55 yıllık süreçte kurulan 40 hükümette bir türlü siyasi istikrarın sağlanamamasının, milli gelirimizin 2000 doların altında kalmasının, onlarca ekonomik krizle ülkemizin yoksul bırakılmasının, irtica sorunu - başörtüsü problemi - Kürt sorunu - Kıbrıs sorunu - Ege sorunu - Ermeni sorunu gibi sorunların çözümlenemeyişinin, milli birlik ve bütünlüğün sarsılmasının ve bölünme sendromunun yaşanmasının, devleti milletine-milleti ise devletine düşman haline getirilmesinin ardında NATO’nun olduğu biliniyor artık.”“İnandırıcı gelmiyor çünkü; 2. Dünya Savaşında yenilen, yakılıp yakılan aynı ‘ittifak’taki ülkelerden bile her bakımdan geride kalmamız için yapılan sosyal, siyasal ve ekonomik çalkantıların ve bunların ardındaki derin yapılanmaların ardında NATO’nun olduğu biliniyor artık.”“İnandırıcı gelmiyor çünkü; NATO’ca 50 yıldır bize inatla düşman olarak gösterilen bütün komşularımızla pekala dost olarak yaşayabildiğimizi özellikle son birkaç senedir hepimiz yakından şahit olduk.”“İnandırıcı gelmiyor çünkü; Kuzey Irak’taki; sözde haritaların, PKK terör örgütünün varlığının, Kerkük meselesinin ve diğer bütün olumsuz oluşumların NATO destekli ‘Çekiç Güç’ kaynaklı olduğu görüldü artık.”“İnandırıcı gelmiyor çünkü; BOP denilen İslam dünyasını daha da parçalamaya, bölmeye ve katletmeye dönük uygulamanın içinde görev alan NATO’yu Irak’ta da, Afganistan’da da halkımız görüyor artık.”“İnandırıcı gelmiyor çünkü; Avrupa’da Varşova Paktına sınır ülkelerdeki nükleer başlıklı füzelerin 1990 yılından itibaren kademeli olarak kaldırıldığını ama nedense Türkiye’deki Adana/İncirlik’te, İstanbul’da, Ankara’da, Karadeniz’de yerleştirilen 100’den fazla nükleer başlıklı füzenin varlık nedenini ve hedeflerini soruyor artık.”“İnandırıcı gelmiyor çünkü; Suriye hava sahasının üzerinde uçan yabancı uçakların (ki bu yabancı uçakların bazen ABD, bazen İsrail bazen de NATO etiketleri takarak uçmalarının) bir hedefinin de Müslüman ülkelerle Türkiye’nin son yıllarda hayli artan güven ve dostluğunun bozulmasını amaçladığını görüyor artık.İşte son zamanlardaki karışıkların ve evlatlarımızın kanlarının dökülmesinin sebeplerinden biride NATO’nun artık her kesimde sorgulanmaya başlanmasıdır. Türkiye’mizin NATO ve ABD ile olan ilişkilerini yeniden sorgulama zamanı gelmiştir hatta geçmektedir.Sivil Anayasa’yı engellemek için uğraşanların bir korkuları da “iç düşman” konseptinde görmeye alıştıkları İslam ve Kürt meselesinin çözümlenmeye başlanmasındandır. Başta başörtüsü ve dinlerini öğrenme haklarının yeniden halkımıza verilmesi ardından doğal olarak devlet-millet kaynaşmasını getirecektir. Bu da yukarıdaki anlattığımız birilerini rahatsız etmektedir. Ülkemizdeki diğer bir sorun da Kürt kimliği meselesidir. “Kürt kardeşlerimizin sorununu da devlet çözecektir.” Bu da Sivil Anayasa’ da çözüme kavuşturulacak konulardan biri olacaktır. Tabi burada Kürt vatandaşlarımıza da büyük görev düşmektedir. Bu ülkenin vatandaşı/ferdi olduklarını göstermelidirler. Bunu etnik partilerden uzak durarak, ulusal partilerde güç oluşturarak yapmalıdırlar. Osmanlı’daki gibi ortak kimlik bulunmaya çalışılmalı, Türkler-Kürtler-Araplar ve diğerleri devletin uzatacağı ‘kardeşlik’ elini tutmalıdır. Artık yönetenler, Allah’ın kullarını hiç ellerinde olmayan bir kimlikte doğdukları için farklı görmek ahmaklığından da vazgeçeceklerdir. Kürt kardeşlerimizde kendi kimliğini özgürce söylemeye başlayacaktır artık. Anadolu insanının hiçbir duraksaması olmayacaktır bu konularda. Çünkü halkımız Kabe’yi tavaf ederken kimsenin milli kimliğine aldırış etmeden hepsini kardeş olarak algılamaya iman etmiş ve buna alışmıştır. Türkiye’ye dönünce niye farklı baksın ki birbirine?Bu değişim sürecinden de tabiî ki statükocu elitler, bir de doğal olarak düşmanlık üreterek beslenen Türk ve Kürt ırkçıları rahatsız olacaklardır. Dikkat edilirse ırkçı çeteler de provokasyon ve saldırılarını bu dönemde arttırmışlardır. Anadolu insanımız suni siyasi gündemlerle oyalanarak vakit kaybetmek yerine yeniden ”Sivil Anayasa ve NATO/ABD’den kurtulma “ konularının çözümlenmesini beklemektedir.
E.AHMET HATİP

Hiç yorum yok: