18 Ekim 2007 Perşembe

BÜYÜK BELA

Tarih boyunca bir kısım insanlar kendilerini hak yola çağıran Allah’ın Peygamberlerine iman ederlerken bir kısmı da ‘Bizim kalbimize iman vermesi için dua etsin de inanalım ‘ diye hayrı dilemek yerine ‘ Bize bir bela göndersinde görelim’ diyerek onlara karşı çıkmışlar. Belalarını istemişler, bulmuşlar tabi...
Mutluluk ve huzur yerine bela ve musibeti dileyen bu mantığa hep hayretle bakıp ‘ne de beyinsizlermiş’ deriz hep. Ama aynı yamuk taleplerin içinde yaşadığımız çağda da duygu-düşünce ve davranış planlarında tekrar tekrar sürdüğünü görünce bu hastalığın bütün zamanlara mahsus olduğunu görüyoruz. Yüzyılımızda da insanların çoğunun bu beyinsizliğinin hepimizi bir şekilde etkilediğini ,toplumu içine almış bir nehir gibi sürükleyip götürdüğünü görüyoruz. Bizlerde gücümüzün yettiğince bu akıntıdan ‘Kur’an ve sünnete tutunup ‘ kurtulmaya çalışıyoruz veya kendimizi akıntıya bırakıp boğulup gidiyoruz...
‘O Rabbinden razı, Rabbi ondan razı’ huzuruyla bedenleriniz ruhlarınızın gülistanımı yoksa daha dünyada iken sizi bir kabir çukuru gibi sıkıyor mu? İnsanlar , kendi nefislerinde her gün yakınındakilerden birileri ölüp ahirete giderken ; kendilerini de bu akibetin beklediğini bir an bile düşünmeden , bütün yaşamlarını hiç ölmeyecekmiş gibi düzenledikleri , hesap gününde yaptıklarından ve yapmaları gerekirken yapmadıklarından sorgulanacaklarını bile bile batılın içine dalmaları belayı arzulamak değil de nedir.
Aile kurumunu dünyalık heva hevesler ölçü alınarak ; mobilyaların , beyaz eşyaların arzulanması ve korunması çerçevesinde ticari bir şirket haline dönüştürmeniz onu ,bir cennet bahçesinden şube olmak yerine cehennem çukurundan bir çukur haline dönüştürmedi mi ?
Toplum olarak Yaratanın istediği gibi yaşamaya düşman olup,kendi başına düzenler oluşturmanın sonuçlarını söylemeye ne hacet; günlük gazeteleri okuyun , televizyon haberlerini izleyin ya da sokağa bakın yeter. Sizce bu toplum kurtuluşu için duamı ediyor , yoksa...
Resulullah (sav ) bu konuda şöyle buyurmuş;
”Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelmesi vacip olur.” Yanındakiler “Ey Allah’ın Resulü , bunlar nelerdir ?” diye sorarlar. Resulullah (sav) sayar:
“ Ganimet ( fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında ) tedavül eden bir meta haline geldiği zaman ,
Emanet ( edilen şeyleri emanet alan kişiler ,sorumlu ve yetkililer,memurlar) ganimet ( malı yerini tutup ,yağmalayıp nefislerine helal ) kıldıkları zaman ,
Zekat ( ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve ) ceza telakki ettikleri zaman ,
Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip kadınına itaat ettiği zaman.,
Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı zaman ,
Mescitlerde ( rızayı ilahi gözetmeyen husumet ,alışveriş,eğlence vs. muteallik ) sesler yükseldiği zaman
Kavme onların en alçağı reis /lider olduğu zaman ,
(Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insanları sindiren zorba) kişiye , zararı dokunmasın diye hürmet edildiği zaman ,
(Çeşitli adlarla imal edilen )içkiler (serbestçe) içildiği zaman ,
İpek ( haram bilinmeyip erkekler tarafından ) giyildiği zaman ,
Şarkıcı ve çalgı aletleri edinildiği zaman ,
Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri , önceden gelip geçenlere hakaret ettiği zaman ;
Artık kızıl rüzgarı ( zelzeleyi),yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) veya gökten taş yağmasını (kasfı) bekleyin.”
[ Tırmızi,K.Fiten 2136 ]
***

Hiç yorum yok: