18 Ekim 2007 Perşembe

OKUYUP TEFEKKÜR ETMEK

Kendisini her gün ziyarete gelen Ebu Hureyre’ye Allah’ın Elçisi ,”Bana gün aşırı gel” demişti.
“Neden ey Allah’ın Elçisi ?” diye sordu Ebu Hureyre.
“Sevgin artar o zaman “ cevabını vermişti Peygamberimiz(as).
Bir Allah dostuna “ bu denli sıcak ve güzel olan Güneş’i ,seven ve ona gönül kaptırana niçin rastlanılmıyor?” diye sordular. “Sürekli göründüğünden “ dedi arif. “Kışın bazen saklanıyor bazen ortaya çıkıyor. Bu yüzden daha çok seviliyor.”
İnsanlara sürekli gitmemeli,onları usandırmamalı. Kötülüklerinden dolayı kendini suçlayan ve denetleyeni başkası ayıplamaz.
SADİ

***
YAZMAK
Okuyanım üç kişi de olsa bu yazmama kafi sebebtir.

DİKİŞ
Canının yakmak istemezdim ey güzel kumaş...ne yapayım ki ,iğne batmadan dikiş dikilmez.

IŞIK
Işığını önüne al yürü ! Gölgen arkandan ister gelsin , ister gelmesin !
Arif Nihat Asya

***
POYRAZ İLE GÜNEŞ
Poyraz ile güneş ,bir gün başlamışlar cenkleşmeye. Biri dermiş:”Ben kuvvetliyim.!” ; öteki dermiş :”Yok ben daha kuvvetliyim.” En sonunda :”Şu yolcunun sırtından giysilerini hangimiz çıkarırsak en kuvvetlimiz odur” demişler. Önce işe poyraz girişmiş ;bir esmiş,bir esmiş...Bakmış ki yolcu üşüyüp elbiselerine daha sıkıca sarılıyor , esmesini bir kat daha arttırmış ama adamcağız soğuktan büsbütün rahatsız olup arkasına bir şey daha almış. Poyraz bu işi beceremediğini görünce güneşe bırakmış. Güneş ısıtmayı önce yavaştan almış ; yolcunun arkasına sonradan aldığı giysiyi çıkardığını görünce ısısını arttırmış,başlamış yakmaya. En sonunda yolcu ,ısıya dayanamamış. üstünde nesi var nesi yoksa hepsini çıkarıp ırmağa yüzmeye girmiş.
Bu masal da gösteriyor : Zorlamak para etmez,tatlılıkla inandırmalı.
EZOP
***
Bu memleket kendi yavrularını yiyen kedi gibi ,kendi çocuklarını yiyor.
Fethi Gemuhluoğlu

***
Kurt meyvenin içine girince çekirdeği “iç düşman” ilan edermiş.
Tahsin Gülhan


***
“Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.”
M. Akif Ersoy

***
“Anlamak için sor. Kusur ve kabahat bulmak için sorma. Şüphesiz; öğrenen cahil alime benzer.Yoldan sapan alim ise kusur ve kabahat bulmaya çalışan cahile benzer.”
Nehcü’l Belağa

***
“Doğal renkler fırçalandıkça ,kamçılandıkça parlar. Sentetik ve sahte renkler fırçalandıkça ,kamçılandıkça dökülür. Bakınız etrafınıza Allah’ın yolunda çile çekenlere bakınız, onlara Allah’ın verdiği rengin üzerlerinde bu denli parlak durması bundandır. Fıtratı bozulmamış olanların geçici sapmaları ,günahkarlıkları , tökezlemeleri ve yalpalamaları Allah’ın renginin üzerine boya sürmeye benzer. Bu tipleri Allah bela ve mihnet fırçasıyla fırçalayınca altından doğal renkleri çıkar. Bu nedenle çekilen kimi dertler bir “arınma “ ve saflaşmanın habercisi olurlar.
İçinden geçtiğimiz şu zor zamanlar ,aslında rengini kaybetmiş kaç insanımızın doğal rengine dönmesine ,kaç soluk renklinin renginin parlamasına ,sentetik boyayla boyanmış kaç yitik kimlik ve kişiliğin kimliğini ve kişiliğini bulmasına vesile oldu,düşünsenize bir.
Çekilen acılar renklere vurulmuş bir fırça mesabesindedir. Bu nedenle doğasına yabancılaşmamış olanların acıdan ve musibetten korkmasına gerek yok”
Bir gülün rengini fırçalamakla sıyırabilir misiniz? Bir zümrüdün yeşilini ,bir yakutun alını,bir zafirin morunu kazıyarak çıkarabilir misiniz? Rengi doğal olan bir şeyi fırçalamak ,kazımak, olsa olsa onun rengini daha da canlandırır ve parlatır. Acı ve çileden sentetikler korksun. Çünkü fırça sentetiklerin boyasını döker ve altından doğal olan çıkar.”
“Allah’ın verdiği renk !
Kim Allah’tan daha güzel renk verebilir ki ?
İşte biz ( bu nedenle ) yalnızca O’na kulluk ediyoruz.” [ Bakara138 ]
Mustafa İslamoğlu
***

Hiç yorum yok: