7 Kasım 2007 Çarşamba

HERKES KENDİ YOLUNA

Görünen o ki ABD’de yapılan son görüşmede bu karar alındı. Her ne kadar terör örgütüne yönelik açıklamalar her iki tarafta ambalaj olarak kullanıldı ise de kanaatimce artık herkes kendi yolunda gidecektir. Türkiye, 1 Mart 2003’den beri devam eden ve Mayıs 2006’da kesinleşen ABD’den bağımsız hareket etmenin erdemli yolunu seçmiş görünüyor. ABD’nin ise, Büyük Ortadoğu Projesine destek vermeyeceği kesinleşmiş olan Türkiye’yi gözden çıkardığı ve yerine Bulgaristan’ı ve Kuzey Irak’ta kurulacak olan bir Kürt devletini kullanma eğiliminde olduğu görülüyor. Tabi ki bir süre sonra Türkiye’nin boşaltmasını isteyeceği ABD ve NATO üsleri de bu iki ülkeye taşınacaktır. ABD, Ortadoğu’da İsrail’den sonra, kurulacak bu Kürt devletini en güçlü müttefiki olarak planlamaktadır. Bunun için Birinci Körfez Savaşında ABD ‘ye götürülen yüzlerce Musevi kökenli Kürt ailenin çocukları, yetişmiş bürokrat olarak devlet yönetimindeki yerlerini almışlardır bile. Bu sayede hem İsrail dikkatleri üzerinden dağıtarak bölgede daha kolay hareket edecektir hem de ABD/İsrail kontrolündeki Kürdistan üzerinden; Türkiye, Suriye ve İran’la daha kolay uğraşabilecektir. Bu, ABD’nin önümüzdeki günlerdeki planı olarak görülüyor.
Bölge ülkeleri ise ABD’nin bu projelerine karşı projeler geliştirmek zorundalar. Önce bizler Osmanlı’nın yıkıldığından beri batının pompaladığı ulusçuluğu bir tarafa bırakıp birbirimize kardeşçe sarılmalıyız. Bölge ülkelerimiz kendilerinde görmek istediklerinde; görmezden geldikleri Kürt Milleti’nin de hakkı olduğunu bilmelidirler ve bu insanları inkâr politikasını bırakmalıdırlar. Sık sık dile getirilen geleneksel, kültürel ve kimlikle ilgili taleplerin artık görmezden gelinmemesi gerekmektedir. Bu taleplerin karşılanması ülkeleri bölmez hatta birbirimize daha sıkı sarılmamıza ve güven duymamıza yardımcı olur. Yoksa batılı ülkelerin güdümündeki terör örgütleri bu kavramları devamlı yüzümüze çiğner dururlar. Bu taleplerin ülkemizde gündemde olan yeni sivil Anayasa’da yerini alacağına inanıyoruz. Böylece PKK’nın ABD tarafından yönlendirilen derin güçler tarafından üstlerine salındığını bilen Anadolu’da yaşayan bütün insanlarımız hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar üzerlerinde yapılan uluslar arası oyunlara karşı duracaklardır. Kürt sorununu devlet; bu sorunun varlığını kabul ederek çözmelidir. Aynı devlette ve tek bayrağın altında bütün sosyal kimlikleri, bütün sosyal ve kültürel haklarını tanıyarak ortak değerler çerçevesinde üst kimliklerde bir araya getirerek huzur içinde yaşamayı başarmak devletimizin görevi ve hedefi olmalıdır.

ABD’den bağımsız olarak kendi yoluna gidecek ülkemiz en kısa zamanda kendi içerisindeki problemleri çözmelidir. Yapılması gerekenlerden bazılarını sıralayacak olursak; Yeni Sivil Anayasa’yı oluşturma çalışmalarına hız verilmelidir. Bu Anayasa’da egemenlik-laiklik-demokrasi-sosyal hukuk devleti gibi temel kavramların içerikleri doldurulmalıdır. Böylece değişik amaçlı kişilerin bu kavramları kullanmalarına izin verilmemelidir. Egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu ve bunu kullanma yetkisinin de TBMM’de olduğu, yasama-yürütme ve yargının dışındaki kurumların millet adına yetki kullanmalarının mümkün olmaması gerektiği bilinmelidir. BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinden yola çıkarak, tabii hukukun genel ilkelerine bağlı kalınarak kişi hak ve özgürlüklerinin genişletilmesine önem verilmelidir. İnsanın dinini en iyi bir şekilde öğrenmesi en tabii bireysel hakkıdır. Buradan yola çıkarak ülkemizdeki insanların dini duygularına yer verilmeli, kişi din eğitimini ve öğretimini almak istediği takdirde yardımcı olunmalıdır. Bu anlamda kılık-kıyafetleri nedeniyle “okumak ve çalışmak” hürriyetleri engellenenlerin mağduriyetleri bitirilmedir. Sivil Toplum Kuruluşlarının eylemleri suç teşkil etmediği müddetçe engellenmemelidir. Ayrıca bu kuruluşlarda görev almak özendirilmelidir. YÖK kaldırılmalı yerine üniversiteler arası ilişkileri sağlayacak farklı bir yapı oluşturulmalıdır. Katı devletçilik ve katı bürokrasinin etkileri azaltılmalıdır. Anayasa Mahkemesi yeniden yapılanmalı üyelerini çoğunluğu TBMM tarafından seçilmelidir. NATO ve ABD ile olan ilişkilerimiz açıkça sorgulanmalıdır. 1950 ‘lerden beri bağlı olduğumuz sürecin kâr-zarar hesabı titizlikle, milletimizin gözü önünde ve açıkça yapılmalıdır. İslam Dünyasıyla da yeniden kucaklaşmak, onlara yardımcı olmak ve hep beraber “İslam” üst kimliğinde buluşmak zorundayız. Bu manada ilişkilerimiz hızla sağlam bir şekilde geliştirilmeye devam edilmelidir. Orta Asya Cumhuriyetleriyle siyasi, askeri ve ekonomik işbirliği yapmanın yolları aranmaya da devam edilmelidir.

Bu yürüyüş sürecinde, devletle milletin kucaklaşması sağlanacaktır ve Türkiye’miz, hem bölgemizde hem de uluslar arası camiada daha güçlü bir şekilde yer alacaktır