22 Mayıs 2008 Perşembe

MİLLETİ Mİ KAPATACAKSINIZ?

Urfalıların sıkça kullandıkları “Ağanın kahrı çekilir ama halayığınki çekilmez” sözünü özellikle son birkaç aydır daha sıkça kullanır oldum. (Ağanın kahrına razı olunmalı anlamı çıkarılmasın sakın. Ağanın zulmünü ve ne yapacağını zaten biliyoruz, hizmetçilerinin yaptıkları ise çok pervasızca ve seviyesizce demek istiyorum burada.) Son iki yıldır sabrımızın bütün sınırlarını zorlayan bu halayıkların yaptıklarından milletçe bıktık usandık. Umarız aziz milletimizin öfkesi taşmadan yaptıklarına en kısa bir zamanda son verirler.
1944’lü yıllardan beri, yani ABD ile kolonyalist ilişkiler içinde tanıştığımız yıllardan beri milletimizin başına çöreklenmiş derin statükonun Mayıs 2006 yılında etkisiz duruma geldiğini biliyoruz. Yani anlayacağınız uzun yıllar kendi halkıyla sürekli kavga eden elitlerimiz/ağalarımız artık yok. Ama onlardan beslenenlerin kahrını çekiyoruz şimdi de. Yani ABD’nin, tekrar eski günlerin özlemiyle desteklediği Ergenekon ve benzeri çetelerin kahırlarını.
Birdenbire ortaya çıkardıkları zorlama gündemlerle milletimizin başını döndürmeye ve korkutmaya çalışıyorlar. Danıştay saldırısı, ısmarlama mitingler, seçimleri engelleme gayretleri, suikastlar, bombalamalar, ekonomiyi çökertme manipülasyonları, güdümlü yazılı ve görsel basınlarında çarpıtma yalan haber saldırıları ardı ardına geliyor. Bu elit statükocu artıkları tekrar eski günlerine dönmek için hiçbir engel tanımadıklarını göstermek için alabildiğince pervasızca davranıyorlar.
Ak Parti’nin kapatılması gayretleri de bunların yaptıklarının üzerine tuz biber ekti. Sanki milletimizin neredeyse yarısı adam yerine konulmuyor, aslında görüldüğü kadarıyla bütün milletin ne istediği onlar için hiç önemli değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin duvarına yazılan “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir.” sözünü; ‘milletindir’ kelimesinin yerine ‘statükonundur’ diye anlıyorlar herhalde bu elitler.
Bu statükocuların baştan beri bizden istediği; soru sormayan, düşünmeyen, akletmeyen,robot gibi tek tip insan modeli arzuları aslında yeni bir şey değil. Tarih boyunca bu zorba düşünce biçimi hep var olmuş. Bunların en meşhurları ve en eskiden beri tanınanı ise “Prokrustes”.
Yunan mitolojisine göre, Proktustes Atina’ya giden yol üstünde yaşayan bir eşkıyaymış. Efsaneye göre Prokrustes’in demirden bir yatağı varmış. Prokrustes’e göre kendi demir yatağı ideal uzunluktaymış. Çünkü yatak tam kendisine uygunmuş. Sonunda Prokrustes, herkesin boyunun bu yatağa uygun olması gerektiği kanaatine varmış. Prokrustes, Atina yolu üzerinden gelip geçen insanları durdurup bu demir yatağına bağlamaya başlamış. Eğer yatağa yatırılanlar yataktan kısaysa Prokrustes onu, boyu yatağın boyuna ulaşıncaya kadar geriyormuş. Eğer boyu yataktan daha uzunsa ayaklarını keserek onu yatağa uygun hale getiriyormuş. Böyle yaparak herkesi ideal uzunluğa getirdiğini sanıyormuş. Yine efsaneye göre, Theseus aynı yöntemleri kullanarak Prokrustes’i öldürmüş.
“Prokrustes yatağı” tektipleştirmenin eski çağlardaki simgesiydi. O zamanlardan beri toplumu, insanları ve düşünceyi tektipleştirmeye yönelik girişimler “Prokrustes yatağı” kıyaslamasıyla anıldılar. Bizde de olduğu gibi düşünceyi Prokrustes yatağına yatırma tutumu çağlar boyunca görüldü.
Statükocuların halayıkları milletimizin ”Karahisar kalesi” adlı çokça dinlenilen bir halk türkümüz de söylendiği gibi; “Ben bir koyun olsam sen de bir kuzu / Meleye meleye getirek yazı” dememizi, ömrümüzü sürü psikolojisiyle, koyun ve kuzu gibi geçirmemizi istiyorlar.
Ama milletimiz kendisine yapılan bütün oyunların bilincinde, izzetini her zamanki gibi muhafaza ediyor ve öyle parti kapatma oyunlarıyla, provokasyonlarla, bildirilerle, darbe söylentileriyle korkutulup yıldırılamayacağını ve sonuna kadar; hükümet ettiklerinin, seçtiklerinin, vekillerinin, demokrasinin, hukuk devletinin ve Cumhuriyetinin arkasında olacağını bilmelerini istiyor elit statükocu halayıklarının.
Aynı türkünün devamını söylüyor şimdi milletimiz büyük bir alicenaplıkla; “Kesme ümidini kadir mevlâdan, kadir mevlâdan / Ver elini karlı dağlar aşalım ,bayramlaşalım.”
***
hatipce@gmail.com