18 Ekim 2007 Perşembe

GIDA TERÖRÜ -5

GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ GIDALAR
Türkiye, sağlıksız gıda üretiminin, kaçak domuz çiftliklerinin, istenilen katkı maddelerinin,gıda maddelerinin,ilaçların ve kozmetik ürünlerin kılıfına uydurarak kolayca ithal edilebildiği, katkı maddelerinin bilinçsizce kullanılabildiği, bütün bu olumsuzluklara karşı, gününü gün eden Müslümanların yaşadığı bir garip memlekettir. Biz, buna rağmen yine de uyarılarımıza Allah’ın izni ile devam edeceğiz. Bu gün sizlere,’World Health Organization’ın 2004 yılında internette yayınladığı bir dökümandan da faydalanarak hazırladığımız bir çalışmayı bilginize sunuyoruz.
GEN TRANSFERİ NEDİR ? Bir canlının genlerini taşıyan DNA sının,bir başka canlının hücresine nakledilmesidir.İlk transfer çalışmaları 1900 lü yılların başlarında yapıldı.Yulaf ve meyve sineği hücreleri üzerindeki çalışmalarda bazı bakteriler kullanıldı.Bakteri hücresi içerisine yerleştirilen DNA genlerinin bu hücre içerisinde fonksiyonlarını ve çoğalmalarını sürdürdükleri müşahede edildi.Bu buluştan sonra,gen mühendisliği mesleği oluştu.Bugün bitkiler,hayvanlar ve insanlar üzerinde gen transferi ile ilgili yeni buluşlar baş döndürücü bir hızla gündem oluşturmaktadır.
GENETİK ORGANİZMA (GMOs) veya GENETİK GIDA (GM ) NEDİR ? Kısaca (GMOs) veya (GM) yazılımı ile belirtilen genetik değişime tabi olmuş organizma veya gıda ,doğal olmayan bir şekilde genetik yapısı değiştirilmiş organizma veya gıda olarak tanımlanabilir.Bu teknolojiye “Biyo Teknoloji”, “Gen Teknolojisi” veya “Genetik Mühendisliği” gibi isimler verilmektedir.Bu teknolojide seçilmiş bireysel genler bir organizmadan,başka bir organizmaya ya da farklı türler arasında transfer edilmektedir.Bu işlem için çeşitli metodlar geliştirilmiştir.
GENETİK GIDALAR NİÇİN ÜRETİLMEKTEDİR ? Bu ürünlerin,Üretici ve Tüketicilerinin bazı avantaj beklentileri,bu tür gıdaların gelişmesine öncülük etmiştir.Daha ucuz bir maliyet ve daha büyük fayda,bir üründeki gen transferi talebini artırmıştır.Daha büyük fayda derken,ürünün dayanıklılığı ve gıda değeri üzerinde sağlanabilen üstünlükler söz konusu olmaktadır. Genetik işlem görmüş tohumlarda,genellikle böceklerin ve virüslerin sebep olduğu hastalıklara karşı direnç gösterecek veya yabani ot öldürücülerine karşı direnç sağlayacak özelliklerin kazandırılması ön planda olmaktadır. Umumiyetle,tüketiciler geleneksel ürünleri güvenli olduklarını düşünmektedirler.
İNSAN SAĞLIĞINA YÖNELİK POTANSİYEL RİSKLER VAR MIDIR ? GM gıdalarının güvenirliliği üzerinde yoğun araştırmalar sürdürülmektedir.Etkileri şu şekilde sıralayabiliriz; doğrudan sağlık üzerindeki etkiler, alerjik reaksiyonları provake eğilimleri,antibiyotiklere karşı direnç oluşturması zarar vericilik veya beslenme değeri üzerindeki özel etkenler, eklenen genin kararlılığı, genetik değişiklikle ilgili olarak beslenme değerlerine etkiler, gen girişinden dolayı oluşan istenmeyen etkiler.
İNSAN SAĞLIĞI İÇİN BAŞLICA ENDİŞE VERİCİ SORUNLAR NELERDİR ? Üç konuda insan sağlığının tehdit edildiği tartışılmaktadır. 1. Alerjik reaksiyonları tetiklemesi, 2.Genlerin insan vücuduna transfer olması, 3.Gm li fidanlardan,doğal ortamda geleneksel ürünlere gen hareketi ( OUTCROSS)
GENETİK GIDALAR GÜVENLİMİDİR ? Farklı GMOs lar farklı yollarla eklenmiş farklı genleri içerir.Bu sebeple,her bir genetik gıda ve onun güvenirliliği ayrı ayrı bazlarda değerlendirilmelidir.Tüm GM gıdalarının güvenirliliği üzerinde genel bir karar oluşturmak mümkün değildir. Genetik ürünler teknolojisinde birçok bitki genlerinin yanında domuz da dahil pek çok hayvanın da genlerinin kullanıldığı bilinmektedir. Mesela soyada böyle bir problem bulunmaktadır.Hıristiyanlık’tan,Museviliğe kadar pek çok din otoriteleri konu üzerinde araştırmalar yaptırmışlar ve resmi görüşlerini inananlarına deklare etmişler.Maalesef henüz hiçbir İslam kuruluşu dini açıdan konuyu araştırıp bir görüş ortaya koyamamıştır.En azından biz böyle bir belgeye ulaşamadık.Genetik değişime uğratılmış katkı maddelerinin dini hükmü nedir?.Bu katkı maddelerinin kullanıldığı gıda maddelerinin dini hükmü nedir?Bu tür gıda maddeleri ile beslenmiş eti yenen hayvanların dini hükmü nedir?.Genetik transformasyonda domuz dahil hayvan genlerinin kullanıldığı tüm ürünlerin dini hükmü nedir? Bu sorulara cevap bulamadan, bu gibi ürünleri tüketme konusunda dikkatli olmamız gerektiğini ifade edebiliriz.
[Kaynak:www.Gıdaraporu.com.]
***

İLAÇDA DOMUZ !!!… KOZMETİKTE CENİN KATKISI !!!
“ Haberi birlikte okuyalım;”Domuzdan üretilen katkı maddelerinin birçok ilaçta kullanıldığını ilk olarak Danimarka gazetesi Urban, haberlerinde yer verdi. Aynı haber, bu ülkede Türkçe yayınlanan Haber gazetesinde de okuyucularına duyuruldu. Urban’da yer alan habere göre, ‘üretilen birçok ilâçta domuz derisinden imal edilmiş maddelerin kullanıldığı ve Müslümanların bu ilâçları bilmeden kullandıkları bildirildi.’ İlâçta en fazla kullanılan katkı maddesinin ise jelâtin olduğu kaydedildi. Danimarka’da göçmenlere danışmanlık yapan kuruluşlarsa bu konuda doktorların hastalarına bilgi vermemesini eleştirdi. Danimarka Tabipler Birliği, hastaların ilâçların nelerden yapıldığını eczaneye sormalarını ya da prospektüsleri okumalarını önerdi. İlâç sanayicileri, bu konunun tartışılmasını tehlikeli buluyor. Deli dana tehlikesine karşı, son yıllarda birçok ilâçta domuz derisinden imal edilen jelâtinin kullanıldığı belirtiliyor.
Doktorlar, hastalanan Müslümanların bu ilâçları kullanmamasından ve ölümlerle karşılaşılmasından endişe ediyor. Avrupa’da ilâçta olduğu gibi birçok şeker ve tatlı çeşidinde domuz ve helâl kesim uygulanmamış sığırdan elde edilmiş jelâtin ve benzeri katkı maddeleri sıkça kullanılmaktadır. Ürün ambalâjında katkı maddesinin ismi yer alıyor, ancak hangi hayvandan olduğu belirtilmiyor. Danimarka’daki Müslümanlar şimdi bu katkı maddelerinin kullanıldığı ilâçların haram mı, helal mi olduğunu tartışıyor.”
Problem, yalnız Danimarka’da mı? Hayır! 2 milyar Müslüman’ın yaşadığı dünyanın her tarafında aynı problem var. Türkiye’de daha dehşetlisi var..Biz bu konuyu, ülkemizde 1986 yılında “Gıda Raporu” kitabımızın ilk baskısında dile getirmiştik. Çeşitli kaynaklardan jelâtin hakkında bilgi verdikten sonra 1982 tarihinde Almanya’da jelâtin üreten firmalara sorulan soruya verilen cevaba da yer vermiştik. Jelâtin Üreticileri Birliği (Verband Fleischmehl Industrie e.V.)’nin yazısının Türkçesi ise şöyle idi: “Sayın Bayanlar ve Baylar,Bize bağlı Hugo Goebel firmasından, doğrudan doğruya cevaplandırılmak üzere kendilerine göndermiş olduğunuz yazıyı aldık. Kesimde çıkan sığır ve domuz kemikleri gıda maddeleri kanununa uygun bir işlemle yağ ve et kemiği unu olarak ayrılır. Son zikredilen mamul karışık yem sanayine gider ve domuz, piliç ve sığırların beslenmesinde kullanılır. Hayvanî yağlar da çoğunlukla karışık yem sanayine verilir ve hayvanların beslenmesinde enerji taşıyan olarak kullanılırlar. Yine kesimde ortaya çıkan deriler aynı şekilde gıda maddeleri kanununa uygun olarak işleme tabi tutulur ve jelâtin imali için ham madde olarak kullanılırlar. Bunlar da yoğurt, tatlı v.s. gibi birçok gıda maddesi imalinde kullanılır.İmal edilen jelâtinin büyük bir kısmı ilaç sanayi ihtiyacı olan kapsül imalatında kullanılır” Ve maalesef, bu firmalar bugün ülkemizde de ürünlerini üretir duruma geldiler. Daha sonra 5 baskı yapmış kitabımızdaki ikazlarımıza, 30 Nisan 2002 tarihli Vakit gazetesindeki ibret verici açıklamalara ve sitemizde üç yıldan beri sürdürdüğümüz yayınlarımıza rağmen ne yazık ki Müslüman halkımız harıl harıl bu firmaların ürünlerini tüketmektedirler……
İlaçta Domuz jelâtinin kullanıldığını Gelatin - Jelatin başlıklı yazımızda açıkladığımız gibi;“Jelâtin, ürünlerde jelleştirme,koyulaştırma, sırlama, kapsülleme maddesi olarak kullanılır. Pek çok pastacılık ürünlerinde, yoğurtta, dondurmacılıkta, eritilmiş peynir ve kaşar üretiminde, margarinde; et ve salam, sosis, sucuk, jambon gibi et ürünlerinde; marshmellov, jelybon, karamela gibi şekerleme ve tatlılarda; meyve sularında, meyve ve sebzelerin sırlanmasında kullanıldığı gibi; ilaç yapımında, kapsül ve film tablet yapımında, kan verme ürünlerinde; krem, losyon, şampuan, parfüm gibi cilt ve saç kozmetik ürünlerinde, fotoğrafçılıkta ve karbonlu kâğıt yapımında da kullanılmaktadır” şeklinde ifade edilmişti.
KOZMETİKLERDE CENİN KATKISI
Son günlerde tv kanallarında ve gazete sayfalarında dehşet verici bir haber dolaştı. Kozmetik ürünlerde insan ve hayvan ceninlerinin kullanıldığı belirtiliyordu. Ne yazık ki, bu haber de kamu oyuna geç duyurulmuştu. “Ticari ihtirasların alabildiğine kamçıladığı reklâmların yaldızlı parıltıları altında masum görüntüdeki kozmetik ürünlerin gerçek yüzü Dermatoloji kliniklerinde ve laboratuarlarında ortaya çıkartılmaktadır. Bütün bunlara ek olarak kozmetiklerde kullanılan katkı maddelerinin önemli bir kısmının hayvansal kökenli olmaları sebebi ile deli dana riskinin bulunması, bunun yanında Müslümanlar için haram olma riskinin de olabileceği göz ardı edilmemelidir. Daha da ileri boyutlara götürdüğümüz takdirde, insan ve hayvan ceninleri, doğum artıkları, plasentalar ve sperm hücreleri vs. nin de kullanıldığı bu müstahzarlara Müslümanların çok dikkatle yaklaşmaları gerekir.” İlim ehli Hoca efendilerimize, camide görevli imam kardeşlerimize, Müslüman Doktorlarımıza, Müslüman Eczacı kardeşlerimize, varsa Müslüman üreticilerimize ve Müslüman tüketici kardeşlerimize bir kere daha çağrıda bulunmak istiyorum. Fıkıh’da bir kaide vardır; “her mükellef Müslüman, yapacağı işin fıkhını öğrenmek ve uygulamaktan sorumludur”. “Aldatan bizden değildir kavlince, bilerek veya bilmeyerek aldatmak yoktur”. Tüketiciden, üreticiye, hatta Sağlık Bakanlığından, Tarım Bakanlığı’na kadar her kademedeki Müslüman bir üstünü sorgulamak zorundadır. “
Dr.Müh.H.K.BÜYÜKÖZER [ www.gıdaraporu.com]

SAHTE NAR EKŞİLERİNE DİKKAT

Her tarafta hakiki nar ekşisi diye satılan fakat % 99'u glikoz ve sitrik asitten oluşan nar ekşisinin Türkiye’de yıllık toplam satışı yaklaşık olarak 600 ton civarında olduğunu ama gerçek nar ekşisinin ise 15-18 ton civarında üretildiğini bir çok kişi bilmemektedir.
%97 Glikoz %3 Sitrik asit karışımı ısıtılmakta bu şekilde renk olarak nar ekşisine benzer karışım elde edilmektedir. Bu karışım nar ekşisi diye satılmaktadır. Bunu satan firmalar ise Türkiye’de sektöründe lider firmalardır. Herhangi bir denetleme olmadığından istenildiği gibi dolum yapılmakta, etiket bilgileri yazılmaktadır.Glikozdan nar ekşisi üretiminin merkezi ise Hatay bölgesidir. Bu bölgede nerede ise her mahallede bir nar ekşisi üretim yeri bulunmakta; bunların büyük çoğunluğu ise üretim iznine sahip değildir. Lütfen nar ekşisi kullanırken dikkat edelim.


EKMEKTE BEYAZLAŞTIRICI MADDE NEDEN KULLANILIR?
[ Ekmek ve un komisyonunun ,ekmekte kanser ve alerji riski oluşturan beyazlatıcı kimyasallar olan (E924 Potasyum Bromat) ve ( E928 benzoil peroksit in kullanılmasındaki arka plan raporu.]
Ekmeklik un imalatında kullanılan buğdaylar genellikle sert veya yarı sert buğdaylardır. Bu buğdaylar son yıllarda özellikle ya ithal tohum ekilerek, ya da ithal tohumla elde edilen buğdayın kalitelisinden tohumluk diye ayrılarak ekilir. İthal tohumculukta ciddi kontrol olmadığı için ticari olarak yapılan ithal tohumlar Türkiye'de buğday kalitesini önemli ölçüde etkilemiştir. Bir de süne ile mücadelenin yetersiz oluşundan ötürü, buğday rekoltesi iyi olduğu yıllarda bile Türkiye buğday ithal eder duruma gelmiştir. Kaliteli buğdayın fiyatı aralık 2004 itibariyle 430 000.-TL /kg'dır. Kaliteli un elde etmek için kaliteli buğday şart, ancak bu olaya ticari açıdan bakan bazı firmalar (çok ciddi firmalar bunun dışındadır) 300 000.-TL/kg fiyattan aldıkları kalitesiz buğdaydan imal ettiği unu değerlendirebilmek için una katkı ilave etmektedir. Bu katkının zararlı olup olmadığı onun için önemli değildir. Ayrıca fırıncılar da her ne kadar kullanmıyoruz diyorlarsa da, birçok maddenin karışımı olan ekmek ve pasta katkılarını kullanmaktadırlar. Bunun ne imalat safhasında kontrolü, ne de imalattan sonra araştırması yapılıyor. Kaliteli buğdaydan, kaliteli un imal ettiğiniz zaman unun çuvalı fiyatı % 25 daha pahalıdır. Ticari olarak fırıncı da ucuz undan ekmek yapıp satmak ister haklı olarak, çünkü ekmek fiyatı aynı. Burada en büyük yanlış; ekmek fiyatının tip 550 una göre belirlenmesi. Kanaatimizce, ekmek tip 650-750 undan yapılmalı ve ekmek içinde bir miktar sağlıklı olan kepek her zaman bulunmalı. Diğer ekmekleri imalattan kaldırmakta fayda var. Özellikle beyaz ekmek tercih edecek vatandaşı eğitmek lazım ki ekmeğin beyazının, hem katkılardan dolayı, hem de üç beyaz zehir (un, tuz, şeker)den birisi olduğu bilincine gelsin. Ancak, tüketicilerin pek çoğu sağlıklı beslenme açısından tıp uzmanlarınca kesinlikle önerilmeyen beyaz undan üretilen beyaz ekmeği bilinçsizce talep etmektedir. Bu sebepten un tüketicileri sadece daha ucuz olan hafif sarı unları değil, beyaz unları dahi daha da beyaz yapmak ve böylece tüketicinin ''çok beyaz ekmek'' arzusunu yerine getirmek ve az kârlı beyaz un üretimini kârlılığa dönüştürmek için kanserojen olduğu bilinen ve çoğu gelişmiş ülkede yasaklanan kimyasal maddeleri kullanmaktadırlar. İşte bu tezatlık ve ticari rekabet, bilinçsiz beslenmeyle birleşince, beyazlatıcılar kullanılmaya başlanıyor. Daha beyaz görünen un elde etmek için, benzoil peroksit (E928) ve potasyum bromat (E924) gibi zararlı maddeleri beyazlatıcı olarak kullanıyorlar. Beyazlatıcılar genellikle kalitesiz buğdaydan un elde etmek için kullanılır. Beyazlatıcı kullanımında fırıncıların direkt bir rolleri yoktur. Katkı üreten ve ithal eden firmalar incelensin, eğer fatura kesiyorlarsa fırıncıların rolü olup olmadığı ortaya çıkacaktır. Tek sorumluluk un üreticilerindedir. Elbette tüm firmaları aynı kefeye koymak haksızlık olur. Bu konuda hassas olan firmalar var. Ancak talep bilinçsiz beslenmeye alışmış tüketici ve dolayısı ile fırıncılardan gelmektedir. Fırıncılar satın aldıkları unda beyazlatıcı olup olmadığını anlamak için unu analiz ettirmek zorundadır. Ancak şunu unutmamak lazım ki her tüketici, maliyetinden ucuz aldığı un ve unlu mamulleri sorgulamak zorundadır. Fırıncılar çoğu zaman bunu yapmamakta, ucuzu, çoğu zaman da ucuzun ucuzunu aramaktadırlar. Bu sebeple beyazlatıcı kullanarak halkımızı zehirleyen bazı un üreticileri kadar ucuz un alan bazı fırıncılar da doğrudan bu aldatmacadan sorumludurlar.
BU PROBLEMİN AŞILMASININ TEK YOLU, TOPLUMUN GENİŞ KAPSAMLI KAMPANYALARLA UYARILARAK EĞİTİLMESİ VE SAĞLIKLI OLAN KEPEKLİ EKMEK YEME ALIŞKANLIĞININ KAZANDIRILMASIDIR.
EN İYİ KONTROLÖR TÜKETİCİDİR.
[Kaynak: www.gıdaraporu.com]***

Hiç yorum yok: