5 Mart 2008 Çarşamba

HARRAN’DAN GAZZE’YE

Urfa’mızın yerli ve yabancı turistlerce en çok ziyaret edilen yerlerinden biri de tabi ki Harran’dır. Ben de fırsat buldukça Harran’a gitmeyi ve özellikle de orada Hayati Harrani hazretlerini ziyaret etmeye çalışırım. Üniversitede okuyan bir yeğenim aldığı eğitimin gereği, arabasıyla üç-dört ayda bir Harran’a gider. Çektiği fotoğraflardan sonra hem bu arkeolojik alanın tarihini iyi bilmesi hem de birden fazla yabancı dili konuşabilmesi avantajıyla da zaman zaman geziye gelen turistlere gönüllü rehberlik edebiliyor. Geçen hafta beraber gittik Harran’a. Hayati Harrani hazretlerini ziyaret ettikten sonra beraberce kalıntıların olduğu bölgeye doğru yol aldık. Ortalıkta turistler olmayınca bana anlat bakalım dedim yeğenime; şimdi Allah’ın emri olan örtünmeyi hazmedemeyen ve engelleyen Harran Üniversitesi ilk nasıl kuruldu ve kimler nasıl eğitim veriyorlardı diye. Yeğenim ise, geçen yıl içinde kendisinin yaşadığı ve benim de ilgimi çekecek bir anısını bana anlatmayı daha uygun buldu. Bir kısmını sizlerle paylaşayım istedim.
Yeğenim üniversite harabelerine hâkim yerde bulunan seyir tepesinde kalabalık bir İsrailli turist grubuna yaklaşıp çevre hakkında bilgi verebileceğini grup başkanına İngilizce konuşarak belirtmiş. O da kabul edince bu kafileye anlatmış Harran ile ilgili bütün bildiklerini. Sonra İsrailli kafile başkanı grubunu toparlayıp biraz uzaklaşmış, yeğenimin konuştukları dili de anlayabileceğini hesap etmeden, ufuktaki Tektek dağlarına kadar uzanan Harran Ovası’nı göstererek şöyle hitap etmeye başlamış topluluğuna: “-Bu ova, şimdi katillerin işgalinde ama yakın bir gelecekte tekrar bizim olacak!”
Ortadoğu’da çözüm ülkemizin önderliğindeki İslam Birliğindedir. Bizlerin buradan yola çıkarak ve bunu başaracağımıza inanarak söyleyebileceğimiz tek şey var şu İsrailli kendini bilmeze : ”Yakın zamanda şimdiki sınırlarınızı dahi arayacaksınız!”
Kendilerine gönderilen peygamberlerini bile katletmekten çekinmeyen; Allah’ın yarattığı kavimlerden en azgınına mensup olanların söylediklerini görüyor musunuz? Bu azgınlar geçtiğimiz hafta Gazze’de tekrar bildik yüzlerini gösterdiler. Yüzlerce kardeşimizi katlettiler. İhtiyarları, kadınları, bebekleri şehit ettiler. Futbol oynayan çocukların bedenlerini parçalayarak sahaya yayan katiller ordusu, azgınlığına ve saldırganlığına dünyanın gözü önünde utanmazca devam ediyor.
Bu katiller Ordusu’nun saldırılarını, ulusal gazete ve televizyonlarımızın İsrail basınından daha azgınca ve utanmazca verdiğini sanıyorum. Mesela televizyonlarımızdan biri ‘Hamas’ın Filistinlileri canlı kalkan yaptığını aslında İsrail askerlerinin İslamcı teröristlerle mücadele ettiğini ve bu yüzden çok sivil öldüğünden söz edebiliyordu. Yine birçok ulusal gazete Filistinlileri ‘militan’ olarak adlandırırken; katliamı yapan soykırımcı İsrail ordusunu ‘özel tim’ diye tanımlıyordu. Açıklamalarda ve yorumlarda ise sadece İsrailli yetkililerin açıklamaları yer alıyordu. Yani anlayacağınız ‘bizim Yahudiler’ daha arsızca hareket ediyorlar.
Kartel basını sadece bu konuda değil, mesela pkk ya yapılan son harekât sonrası aldığı tavır da aynı eksende. Aynen başörtüsü özgürlüğü için atılan adımlara engel olmak için yaptıkları gürültülerde olduğu gibi. TSK’nin pkk’ya karşı yaptığı operasyonlarına açıkça karşı çıkamayan bu çevreler ‘neden aniden çekildi’ ya da ‘ABD istedi diye çekildi’ diye sataşmaktalar.
Oysa TSK’nin, operasyonu ABD’ye rağmen uygulandığını, ABD’nin işgali altında bulunan topraklarda beslediği teröristlere karşı yapılan bu harekâtı engelleyemeyince kerhen ‘uydu bilgisi desteği verdim’ dediğini onlarda biliyorlar. Aynen babaları NATO olan Ergenekon ve pkk’nın aslında ikiz kardeş olduğunu gözden kaçırtmaları gibi.
Anadolu insanına uygulanan on yedi bin faili meçhulün, Maraş-Sivas-Çorum ve bunun gibi toplumsal olayların ve son yıllardaki Danıştay suikastı, H.Dink cinayeti, papaz ve misyoner cinayetleri vb. projelerin uygulayıcısı olan Ergenekon çetesine sessiz kalan bu çevreler şimdi de tasfiye edilmeye çalışılan Ergenekon çetesinin ikiz kardeşi pkk‘nın da tasfiye sürecine bu şekilde engel olmaya çalışıyorlar. Avuçlarını yalayacaklar.
Önümüzdeki dönemde “Sivil Anayasa” ile, bu güne kadar engellenen hak ve özgürlüklerin verilmesinden sonra Kürt kardeşlerimizi kullanamayacaklarının telaşını yaşıyorlar bunlar.
Ankara artık sadece silahlı mücadeleyle, terörist öldürmeyle, kan dökmeyle sorunun çözümlenemeyeceğini biliyor, pkk konusunda çok daha farklı bir yol takip ediyor. Teröristle mücadele yanında terörü besleyen damarları da kurutmayı amaçlıyor.
Teröristlerin aileleriyle birebir görüşülüyor ve çocuklarının eve dönmeleri için yardımcı olmaları isteniyor. Geçmiş unutulup şefkat eli uzatılıyor. Birçok aile de bu yaklaşıma olumlu karşılık veriyor. Artık öldürme değil birlikte yaşama üzerine çalışmalar yapılıyor bölgede. Suç işlememiş örgüt üyelerinin sosyal hayata intibak etmeleri için önlemler alınıyor.
Anadolu’da aileleri olanlar için yardımcı olunuyor. Yine bu gayretler sonucunda 1480 örgüt üyesi Irak Ordusuna kaydolarak sosyal yaşama kavuşmuşlar. 148’i ise ülkeleri olan Suriye’ye dönüş yapmışlar. %21’i Ermeni kökenli olan örgütün 42 elemanı Ermenistan’a sığınmış ve oradaki devlet yönetiminin yardımları sonucu Karabağ’a yerleştirilmişler. Bunlardan bazıları Türkiye’de yaşayan ailelerini de oraya çağırmışlar. Çözüme yanaşmamakta ısrar edenlere yapılan son operasyonda ise 509 örgüt üyesi etkisiz duruma getirilmiş. Umarız daha fazla kan dökülmeden bu sorun çözülür.
Müslüman bir ısırıldığı yerden tekrar ısırılmaz demişler. NATO’yla tanıştığımız 1950’lerden bu yana ısırıldığımızı unutmadan bu ülkede yaşayan herkes tekrar oyuna gelmemek için el ele vermelidir.
Devletin millet için var olduğu, barış dolu bir ülkede yaşamak artık bütün Anadolu insanının hakkıdır.