7 Ağustos 2008 Perşembe

AK PARTİ NE YAPMALI?

Sonunda Ak Parti’yi kapatma davası sonuçlandı. Ak Parti kapatılmadı ama laikliğe aykırı fiillerin odağı olmakla suçlandı.
Yapılan hazine yardımının bir kısmı kesilecek ama partinin kapatılmaması halkımızı oldukça sevindirdi. Diken üstünde bekleyen insanlarımız ve ekonomimiz aylar sonra rahat bir nefes aldı.
Davanın açılmasından sonraki günlerde yazmış olduğumuz “Gölge Etmesinler”,”Milletimi Kapatacaksınız? ” ”Sonuna Kadar Sahip Çıkılacaktır!” başlıklı analizlerimizde bu süreci Anadolu insanının başarıyla atlatacağını, oylarına sahip çıkacağını ve hükümete getirdikleri partilerinin kapatılamayacağını belirtmiştik.
Millet iradesini yok sayanların güçleri yetmedi, millet kendi iradesine sahip çıktı ve millet adına karar verdiklerini söyleyen yargı organları da milletimizin vicdanının yaralayamadılar.
Milletçe yaşadığımız bu sıkıntılı dönemin, olağanüstü gerginliklerin asıl sebebi; “derin devletin statükocu güçleri” ile “Milli İrade söylemiyle demokrasinin gelişmesini sağlamaya çalışan Anadolu insanlarının, bu toprağın evlatlarının” arasındaki çatışmalara dayanmaktadır.
Statükocu güçlerin silahlı çete gruplarının tasfiye edilmesi anlamına gelen “Ergenekon Operasyonları” ile üst düzey çete mensuplarının tutuklanması ve mahkemeye çıkarılmaları, demokrasi yanlısı devlet güçlerinin üstün başarıları ve güç gösterileridir.
Kapatma davasına muhatap olmuş bir partinin en sıkıntılı olduğu dönemde devletin içinden bir güçle desteklenmesi tabiî ki olumlu bir siyasi ortam ve sonuç yaratmıştır. Böylece halkımız sokaklara dökülmemiş, ekonomimiz de fazla bozulmadan normal seyrine dönmüştür.
Aslına bakarsanız Ak Parti’nin kapatılmamış olması değişim sürecindeki ülkemizin insanlarını tam olarak rahatlatamamıştır. Çünkü Ak Parti, Anayasa Mahkemesi tarafından çok ciddi bir uyarılmanın /ihtar edilmenin sonucu olarak özürlü bir konuma getirildi. Ak Parti kapatılmadı ama sanki kapatılmış gibi şaibeli bir durum ortaya çıkarıldı. Hareket etmesi kısıtlanmış, eğreti bir iktidar konumuna getirildi.
Ak Parti, en küçük bir hatada kapatılma gerginliğini sürekli yaşayacaktır. Cesur reformlara en çok ihtiyaç duyulduğu böylesine önemli bir değişim sürecinde hiç de rahat hareket edemeyecektir.
Bu yüzden Ak Parti önce hem misyonunu hem de vizyonunu yenilemek zorundadır. Ak Parti yepyeni bir yapısal değişikliğe giderek güç kazanmalı erken genel seçime gitmelidir.
Yerel seçimlerle genel seçimler birleştirilmelidir.
Yani bütün değişiklikler Mart 2009’a kadar tamamlanmalıdır.
Yepyeni bir TBMM’de; yenilenmiş yüzlerle ve yeni uzman kişilerden oluşmuş bir parti ve hükümet yerini almalıdır, tabi muhalefette öyle…
Yepyeni bir hükümet seçimden güçlenmiş bir şekilde çıkmalı ve hemen kendisini beklemekte olan reformlara yani, Anayasa, AB ve yargı reformlarına hızlı bir şekilde başlamalı ve çözmeli, Ergenekon davasının üzerine daha bir kararlılıkla gitmeli, Kürt-Ermeni-Kuzey Irak sorunlarını da hızla çözmelidir.
Bütün bu değişiklikler ancak yeni bir vitrin, yenilenmiş/güçlenmiş bir parti ve hükümet ile başarılabilir.
O zaman ufkumuz daha açık olacaktır.