18 Ekim 2007 Perşembe

AYŞE KIZ

Bir yakınımın taziyesi için Maraş’a gelmişken ; İstanbul’da aynı eğitim enstitüsünde okuduğumuz can arkadaşım Kerem’i de görmek istedim. Kerem’ler tam eğitimci bir aile. Kendisi gibi eşi,kızı ve damadı da öğretmenler. Görev yaptığı okulun önünde paydos zamanını bekledim. Beni görünce çok sevindi, boynuma sarıldı, gözleri yaşarmıştı. Yine aynı Kerem’di. Sadece saçları daha kırlaşmıştı . Nüktelerinde pek değişiklik yoktu ama gözlerinde derin bir sıkıntı okunuyordu. Bir çay bahçesine oturduk. Hal hatırdan sonra ‘Ne o Kerem , sen dünya malına mülküne pek önem vermezsin , gülümsemene gözlerin niye katılmıyor?’ diye soruverdim. ‘Sorma be hoca’ dedi. ’Beni bilirsin , mütevazı bir yaşamım vardır. Hanımla da bir problem yok,geçinip gidiyoruz. Bildiğin gibi kızı da evlendirdik. En büyük mutluluğumuz torunlar. Damadım Musa’yı bilirsin iyi bir çocuktur. Bizim Ayşe kızı da tanıyorsun. Geçimsizliği kulağıma geliyordu. Son bir iki yıldır hayli arttı ki ayrılma lafları konuşulur oldu. Musa’yı bilmesem neyse,ne kadar efendi biri olduğunu herkes bilir. Namazında niyazında ,içki kumar veya sigara gibi kötü alışkanlığı olmayan birisi. Okuldan eve ;evden okula. Tüm eğlencesi maçlar. Bana söylemeye utanıyor ama mutsuz olduğu belli. Kızın dırdırından bıkmış ki , bizim hanımdan yardım istemiş. Olmazsa ayrılalım demiş. Ayşe ile defalarca konuştuk. Hanımın ve benim onca nasihatini dinleyen kim? Ayşe kız işte. Sen öğretmeniydin bilirsin ,aynı çocukluğundaki gibi,inadım inat. Bir de sen konuşsan diyorum. Senin tavsiyelerine değer verir ,seni sever ve sayar bilirim.’ dedi. Can arkadaşımın hali beni üzmüştü. ‘Ayşe benim kızım kadar sevdiğim biridir. Tabi onunla konuşurum. Umarım yararım dokunur .’dedim. Eve yemek hazırlamaları için telefon etmişti. Tarhana çorbası istemiştim. Evlerine doğru yola koyulduk. Ayşe’yi de aramış gelmesini söylemişti.
Konumuz değil ama şu tarhana çorbasına bayılırım Maraş’ın. Dünyada eşi yoktur. Yemekten sonra çayları getirdi Ayşe kız. Öğrencimken de onu öyle çağırırdım , yine öyle sesleniyordum ona. Bir bahane ile Kerem ve eşi mutfakta kaldılar. Tabi anladı Ayşe kız , suçlu suçlu bakışlarını kaçırıyordu benden. Çaylarımızı yudumlarken okulu,öğrencilerini,çocuklarını sordum ona .Anlattı , konuşurken üzerindeki gerginlik azalmıştı. Üçüncü çayda konuyu Musa’ya ;ev haline getirdim. ’Musa iyi bir insan ,evde bile bana yardımcı olur. Bu güne kadar bana bir fiske bile vurmamış , kötü bir söz söylememiştir. Şimdilerde ayrılmaktan bahsediyor. Mutlu olmadığını söylüyor.’ dedi.’ Peki o kadar iyiyse neden ayrılmak istiyor?’ dedim. Yere bakıyor , parmaklarını çıtırdatıp duruyordu.‘Bak Ayşe kız ,sana çok örneği olan bir aile yaşamından kesitler aktarayım. Böylesin demiyorum ama sende de bunlardan varsa düşün , düzeltmeye çalış. Sorunların zaman içerisinde ortadan kalkar , ne dersin? Dedim. Boynunu büktü olur anlamında.
“ Farzet ki evin beyi işten günün yorgunluğu ile geliyor. Eşi ise onu karşılamıyor bile ,üstü -başı ,saçı darmadağınık , bir divana uzanmış ahlayıp ofluyor. Asık bir yüzle yemek yapmadığını bir şeyler atıştırmasını söylüyor. Evin her yanı dağınık,çocuklar bakımsız bir şekilde yaramazlık edip duruyorlar. Bırak sohbet etmeyi günlük sorunları bile konuşamıyor kendisi ile .Sadece şikayet dinliyor. Misafir istemiyor , lokantaya götürmesini söylüyor. Akrabaları ,anne babası ile anlaşamıyor. Dırdır edip duruyor. Yatarken de arkasını dönüp yatıyor. Bu hal her gün tekrar edip duruyor. Böyle yaşantısı olan bir adamın mutlu olabileceğini düşünebiliyor musun ? Ne oturma odası ne misafir odası ne de yatak odası asıl işlevini görmüyorsa o aile asıl işlevini görüyor mudur acaba. Oysa karı-koca ilişkisi ile kedi-köpek ilişkisinin arasında,insanla hayvan arasındaki kadar fark vardır. Eğer aile reisi işinden evine dönerken bir cennet ve mutluluk sembolüne dönmenin sevinci yerine cehenneme dönüyormuş sıkıntısını yaşıyorsa o ev artık’ yakıtı insanlar ve taşlar olan bir cehennem(1) ‘ halini almamış mıdır? Bu yaşantı ‘O gün kişi kaçar ....eşinden ve çocuklarından (2)’a benzememekte midir? Evin beyi zamanla ‘ehli beyt’ olma yerine ‘ ehli kahve’ ,ehli dernek’ veya ‘ehli keyf’ olmayı seçmez mi?Ardından hayaller ,umutlar hatta yuvalar yıkılmaz mı? Halbuki karı-koca ilişkisi insanlar arası ilişkilerin en zenginleştirilebilecek olanıdır. İnsan-insan ilişkisi ile yedi kat yabancıya gösterilen insanlığı eşler en başta birbirlerine göstermelidirler.Sevgili ilişkisi ile evlilik binasının çimentosunu oluşturmalıdırlar. Müslüman ilişkisi ile hem karı-koca hem de din kardeşi olduklarının bilincine ulaşmalıdırlar.Bedeni ilişki ile sevgiyi pekiştirmeli bunu diğer sevgilerin en önüne almalıdırlar. Akraba ilişkisi ile çocuklarına daha sahip çıkıp onların asıl manevi elementi olmalıdırlar. Dost ilişkisi ile mükemmeliğe koşmalı,Hz.Hatice ile Resululah (as)‘ı bu konuda da sembol olarak görmelidirler. Arkadaş ilişkisi ile birbirleri için olmazsa olmaz olmalıdırlar. Sırdaş ilişkisi ile yalnızlık duygusundan kurtulmalıdırlar.Yoldaş ilişkisi ile duygu-düşünce-eylem birliği yapmalıdırlar.Kader birliği ilişkisi ile de aynı akibeti /cenneti /Allah’ın rızasını aramalıdırlar... Sen bir bak bakalım bunlardan hangilerini başarabildin? Musa iyi bir insan ,geç kalmış sayılmazsın. En kısa zamanda eksiklerini tamamlamalı kendine bir çeki-düzen vermelisin.Sen bir adım at başla ,yardımcın Allah’tır.” Sözlerimi bitirdikten sonra Ayşe kıza baktım ağlıyordu. “Haklısınız hocam ,kendime çeki düzen vereceğim , hatalı olduğumu anladım.” dedi. Ona güveniyorum ve inanıyorum. Mutluluğu için dua ediyorum. Anne-babası konuşmamızın bittiğini anlayıp geldiler. Konuyu değiştirdik,eski günleri konuşmaya başladık...
1. (Tahrim-6)
2. (Abese-34-36)
***

Hiç yorum yok: