29 Ağustos 2012 Çarşamba

SURİYELİ MUHACİR MUHAMMED

Muhammed Ali 25 yaşlarında imanı yüzüne aksetmiş Suriyeli bir Arap genci. Ailesinin kalanını kurtarabilmek için hep beraber Türkiye’ye sığınmışlar. Yaşadığı korkunç olaylar onu hayli yormuş ama ailesinin tedavisi biter bitmez dönüp Esat rejimi ile savaşmaya devam etmek istediğini söylüyor. Muhammed’in yaşadıklarını anlatmasını rica ediyorum. Yayımlamak üzere not almama ve resmini çekmeme müsaade edip etmeyeceğini de soruyorum. Not almamı kabul ediyor ama resmini, yüzünü şapkasıyla kapatarak çekmemi istiyor. Çünkü resminden yola çıkarak geride kalan akrabalarına Nusayrilerce zarar verilmesini istemediğini söylüyor. Anlattıklarını hiçbir şey eklemeden olduğu gibi, yorumsuz aktarıyorum. “ Ben sadece kendi bölgemde yaşadıklarımı anlatacağım. Başka yerlerde benzeri veya daha kötü olayların olduğu anlatılıyor. Bildik bileli devam eden dini ve sosyal baskı vardı. Bu baskı şimdi katliama dönüştü. En hafifinden üst üste camiye gidenleri bile‘sen sofi misin?-selefi misin?’ diye sorguluyorlardı. Sözlü tacizlerin sonu yoktu. Şiileştirme propagandaları zaten yıllardır devam ediyordu. Son aylarda Sünni halka artık aleni olarak hakaret ediliyor ve katliam yapılıyor. Altı kadını gözümüzün önünde sadece tesettürlü oldukları için alıp götürdüler. Hiç bir haber almamızın imkânı yok. Katliamcılar bir mıntıkaya girdiklerinde oradaki evcil hayvanlara kadar her şeyi öldürüyorlar. Bütün eşyalarımızı yağmalıyorlar. Anne babalarımızı rehin tutup biz teslim olana kadar bırakmıyorlardı. Katliamı şebiha denilen timler ve askerler yapıyorlar. Askerlerin önce eşyalarımızı yağmalamasının ardından sivil Nusayriler kalanları yağmalıyorlar. Kalanları ise tahrip ediyorlar. Yağmaladıkları mallarımızı mezatlarında satıyorlar. Yaşlıları yere yatırıp sakallarını yoluyorlar ve yüzlerini ayaklarıyla eziyorlar. Yakaladıkları küçük kızları soyup seçtiklerini büyüklerine hediye ediyorlar. Bizim mıntıkamızdan geçtiklerinden sonra on günden fazla bir süre yemek yiyemedim. Çünkü sokaklar parçalanmış kollar, bacaklar, kesilmiş kafalar ve iç organları dışarı çıkarılmış gövdelerle doluydu. Askerler sokakta yakaladıkları Sünni olan herkesi yakalayıp götürüyorlar. Bir bölgeye girmeden önce uçakları ve helikopterleri orayı iyice bombalıyorlar. Sonra şebih denilen timler geliyorlar. Onlara Esat rejimi günde on bin Suriye lirası yaklaşık iki milyar Türk lirası maaş veriyor git Sünnileri öldür diyor. Öldürdüğü her Sünni için de ayrıca para ödüyor. Yaralıların tedavi olacakları yerleri özellikle yakıp yıkıyorlar. Bizim başımıza gelenler bütün Suriye’de olmuşsa bir milyon civarında ölen olduğunu düşünüyorum. Televizyonların verdiği rakamlar doğru değildir, eksiktir. Katliamları yapanlardan yakaladığımız İranlı Devrim Muhafızlarının üç tane kimlikleri vardı. Biri seyyah, ikincisi emniyet, üçüncüsü ise İran vatandaşı kimliği.Bizim aşiretin mensupları Rusya’nın Esat ordusuna gönderdiği bazı silahları ganimet olarak aldı. Onlarla Nusayri rejimine karşı savaşıyoruz. ‘Bizim bölgemizde’ üç grupta toplanmış binlerce direnişçimiz var. Dara Dağı Sancağı, Sahil Şahinleri ve Sultan Hasan Sancağı isimlerini almışlar. Diğer bölgelerdeki yüzlerce mücahit gruplarını tanımıyorum. Son dönemde telefonla konuşmalarımızdan bulunduğumuz yeri veya araçlarımızı onlarca füze ile nokta hedefi olarak vurmaya başladılar. Daha dikkatli olmaya çalışıyoruz. Bölgemizde Nusayri Şebiha timlerinin sadece gösteri olsun diye ondan fazla Sünni Müslüman’ı yan yana dizip başlarını motorlu testere ile kesmelerine şahit olduk. Özellikle namaz vakitlerinde camilerimizi bombalıyorlar. Bir defasında atılan ondan fazla füzenin camiye isabet etmediğine isabet edenlerin ise patlamadığına şahit oldum. Artık ailelerimizin güvenliği kesinlikle yok. Akrabalarımızı, kadın ve çocuklarımızı getirip Türkiye’deki kampa teslim ettik. Biz döneceğiz ve aşiretimizle birlikte direnmeye devam edeceğiz. Şu anda Türkiye’de kaldığımız kamptaki on binlerce mültecinin bütün ihtiyaçları iyi bir şekilde karşılanıyor. Genel olarak iyi misafir ediliyoruz. Tatil kampında olmadığımızı ve bazı sıkıntılarımızın da olacağını biliyoruz. Zaman zaman sert davranışlar gösteren bazı güvenlikçileri de anlayışla karşılamaya çalışıyoruz. Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ı ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu bütün Suriye halkı olarak çok seviyoruz ve Onlara sürekli olarak dua ediyoruz. Onların mazlum halkımıza ilgi ve yardımları olmasa Türkiye’ye sığınan yüz bin kişide katliama uğrayacaktı. Türkiye’ye teşekkür ediyoruz, minnettarız.” Muhammed Ali’nin anlattıklarını sizlerle paylaştım ama kafamı sürekli kurcalayan bir soruyu ‘Müslümanlara’ sormadan edemeyeceğim. MÜSLÜMANLARA VE SİVİL YARDIM KURUMLARIMIZA SORU: Suriye’de uzun zamandır devam eden bir savaş ve bu savaşta özellikle Sünni Müslümanlara dönük soykırım/katliam var. Bu savaştan kaçarak Suriye’yi terk eden ve sınır bölgelerimize sığınan yaklaşık yüz bin de mülteci/muhacir var. Bunların büyük bir kısmı çocuk, kadın ve ihtiyar. Tedavi görmesi gereken hasta ve yaralılar var. Bu güne kadar Afganistan, Çeçenya, Pakistan, Japonya, Filistin, Somali, Arakan ve isimlerini hatırlayamadığım onlarca ülkenin savaş, deprem ve sel mağdurlarına bu yardım kurumlarımızca hemen ulaşıldı. Hükümetin kimseden bir şey beklemediğini ve yapması gerekeni/insanlık görevini onurluca yaptığını görüyorum. Ama, bağımsız sivil yardım kurumlarımıza; ayrıca cemaatlerimize ve yan kuruluşları olan yardım derneklerine soruyorum: Komşularımız, akrabalarımız ve din kardeşlerimiz olan Suriyeli sığınmacılara bırakın maddi yardım yapmayı, onlara yapılanları kınamayı bile aklımıza getirebiliyor muyuz? Ramazan Bayramında misafirimiz olmuş Suriyeli çocuklarımıza hiç olmazsa bir bayramlık elbise almak kimin aklına geldi? Ne kadar gıda, giyim, ilaç, kan vs. yardımları edebildik? Bize ‘mazlumun dini olmaz’ diye öğretmişlerdi. Bunlar bizim din kardeşlerimiz. Biz Müslümanların Suriye’deki zulmü görmezden gelmemizin sebebi ne? Yoksa ‘iyi saatte olsunlardan’ vize mi bekleniyor? Bari birbirimize dua edelim! Veya; madem zalime elimizle ve dilimizle engel olamıyoruz, kalbimizle buğz edelim! Yüreğimiz yeter mi!? ***
Suriyeli muhacir çocuklar ve gençler Başbakanımızın ismini duyunca sevgi gösterisi yaptılar