3 Haziran 2009 Çarşamba

BREMEN MIZIKACILARI

Türkiye’ye karşı uygulanan yeni taktik bu.
Yaygara siyaseti.
Ülkemiz için atılacak her olumlu adımdan önce bir gürültüdür kopuyor.
Tıpkı Bremen Mızıkacıları gibi..
Konuyla ilgili doğru bilgileri var mı? Yok ! Olduğu iddia edilense sadece kirli bilgi,heva ve heves.
Bilgi olmayınca doğru düşünce de olmuyor, zikirleri de sadece gürültüden/yaygaradan ibaret kalıyor.
Yakın tarihimizdeki önemli gündemlere bir bakın hep böyle.Yıllardır birbiriyle kanlı-bıçaklı olduğu sanılan ideolojik gruplar sağcısıyla, solcusuyla,ırkçısıyla Türkiye yararına atılan her adıma muhalefetlerinde eylem birliği yapıyor ve aynı taktiği uyguluyorlar.Sadece yaygara!

Sadece birkaç örnek verelim; “Sivil Anayasa” denildiğinde gürültüye boğanlar veya görmezden gelenler, bu güne kadarki darbe anayasalarından en çok muzdarip olanlar ve en ilgili olması gereken kesim olan hukukçulardı. İlginç değil mi?
“Kürt Sorunu” diye adlandırılan meselenin çözümüne yönelik ilk defa atılan/atılacak samimi ve cesur adımların hemen öncesinde de aynı şeyler oldu. Saptırma,çarpıtma ve yaygara! Hem de bu sorunu en çok dile getirenlerden başlamak üzere… Sonunda anlaşıldı ki zulmü yapanlar kendilerine karşı silahlı-silahsız muhalefet edenleri de yönlendiriyorlar.
Bir örnekte Ermenistan’la olan ilişkilerin normalleştirilmesi çalışmalarından verelim. Son bir kaç yılda yapılan ön çabalarla Türkiye ve Ermenistan arasındaki sorunların çözümüne yönelik pozitif adımlar atılmıştı. Türkiye’nin hazırladığı ve Karabağ’ın işgalinin de bittiği bu projeye Ermenistan hükümeti de olumlu yaklaşmaya başlamıştı. Bu yüzden Ermenistan’daki sertlik yanlıları hükümetten çekilmişler ve yoğun ırkçı/milliyetçi yaygaralara başlamışlardı. Karabağ sorunu çözümlenmeden sınır kapılarının açılacağı iddiasını ortaya atanlar Türkiye deki statüko yanlısı ulusalcılar ve onların Azerbaycan’daki aynı kaynaktan beslenen yandaşlarıydı. Bu olumsuz/yalan propagandayı iki ülkede de yapanları siyasetçisi ile basını ile apaçık gördük. Karabağ’ı işgal eden Ermenilerin açıkça Rus ordusu ile birlikte hareket ettiği, şu anda işgal edilen bölgede bile halen Rus askerlerinin nöbet beklediği de herkesçe biliniyor. Doğal olarak bunları en başta Azeri hükümeti ve muhalefeti de biliyor. Hani şu Başbakanımızın Davos’taki çıkışından panikleyen ve olumsuz niteleyen, İsrail yandaşı olan Azeri siyasetçiler de biliyor. Birçok siyasilerinin İsrail ağzıyla konuşturulduklarını Azeri tv lerinde dinlemiştim o günlerde. Tabi burada süpürücülük yapmıyorum, oluşturulan genel havayı anlatmaya çalışıyorum. Çünkü aynı hava bizim siyasilerde de oluşturuldu iyi saatte olsunlar tarafından. Bu yalan dolan dolu gürültülü kampanyanın ardından, Azerbaycan da gitti Ruslarla anlaştı. Sonuçtan kim kazançlı çıktı? Önce Ruslar ve bölgede güçlü bir Türkiye olmasını istemeyen diğerleri. İlginç değil mi? Yaygaracılardan bir tık bile çıkmadı.Verilen vazifelerini başarıyla yapan,Türkiye Karabağ’ı satıyor diye zılgıt çeken muhafazakarlarımızı ve ulusalcılarımızı görüyor musunuz ? Yaygaraları kimlere yaramış. Allah’tan dış işlerimiz çabuk toparlandı da yeniden yapılan görüşmelerle ve Başbakanımızın Azerbaycan ziyaretiyle aramızda yeniden olumlu bir hava oluştu.

Şimdi “Mayınlı Arazilerin Temizlenmesi” ile ilgili çalışmalarda da aynı gürültü taktiği uygulanıyor, ilgili-ilgisiz her kafadan bir ses çıkıyor. Şöyle ideolojiyle kirlenmemiş salim bir kafayla bakacak olursak diplomatik tarihimizin en mesafeli dönemini yaşadığımız İsrail’e bölgede izin verileceği ve yeraltı kaynaklarımızın başkalarına peşkeş çekileceği iddialarının başlı başına bir uydurma olduğunu göreceğiz. Aynı uydurma gürültülerin Genelkurmay’a karşı iddia edilenleri de, yapılacak çalışmalardan Suriye’yi karşımıza alacağımız safsatalarını da kapsadığı ortadadır.

Bilgi sahibi olmayanlar fikir ve zikirlerini büyük bir gürültüyle seslendiriyorlar. Kirli bilgiden de göz gözü görmüyor. Bu sorunlar başarıyla aşıldığında kimlerin alçakça oyunlarının bozulduğunu ve toz duman ortamından kimlerin yararlanmak istediğini hep birlikte göreceğiz.

Arifler doğru söylemişler; “Bildiğini bilene öğrenci ol.-Bilmediğini bilene öğret.-Bildiğini bilmeyeni uyandır.-Bilmediğini bilmeyenden kaç.”
***