3 Ocak 2010 Pazar

SİYASET NİÇİN YAPILIR?

Altı aydan beri dostlarım neredeyse aynı soruyu soruyorlar: “-Ne işin var siyasetle/partiyle?” Onlarla paylaştıklarımı sizlerle de paylaşayım istedim.
Muhterem Mustafa İslâmoğlu hocamız sorulduğunda, siyaset üç şey için yapılmıştır:1. Komisyon için. 2. Vizyon için. 3. Misyon için demişti. İçinde yaşadığımız ortamı bu üç maddeye göre analiz edelim.

Siyaset ne yazık ki “birkaç istisnanın dışında” genellikle vizyonu ve misyonu olmayanlarca yapılmıştır. Misyonu ve vizyonu olmayanların siyaseti niçin yaptıkları ise bellidir.

Siyaseti komisyon için yapanların her zaman tek ilahları olmuştur: Menfaat… “Bal tutan parmağını yalar” cümlesi bu tiplerin sürekli zikirleridir, yaşam felsefeleridir. Bunu o hale getirmişlerdir ki bırakın parmaklarını; bileklerine, dirseklerine, omuzlarına kadar, ellerinden gelse boylu boyunca bala batmak isterler. Bunu başarmak için her şeyi kendilerine mubah görürler. Helal-haram diye bir kaygıları zaten olmamıştır, bu yüzden her yere konar ve her ipte oynarlar. Bu tipler kendilerine rakip olabilecek veya dur diyebilecek dava sahibi temiz insanlara sataşacak, iftira/çamur atacak güvercin sıçratmalarını da arada bir yemlerler. Hiçbir değerleri olmadığından sık sık taraf değiştirirler. Bazen mazlum ve gariban maskesiyle, yaptıkları kuru gürültüyle saf kitleleri etkileyebilirler. Ama balonları çabuk söner, maskeleri çabuk düşer. Sinek karakterli olduklarından sürekli tüketirler. İkiyüzlüleri görülmüşlerse de, çoğunluğu iki yüz yüzlüdürler. Gündüz bir yerde, akşam bir başka yerde, gece yarılarında başka yerlerde olurlar. Her yere konduklarından temiz yerlere de mikroplarını taşırlar.Bunlardan bir fayda beklemek boşunadır. Hekimoğlu İsmail’in dediği gibi “Eğri cetvelle doğru çizgi çizilmez.”

Her bakımdan stratejik bir şehirde yaşamamıza rağmen, bu güne kadar çevre illerimize gıpta ile bakmamızın ve ülke siyasetine bir katkıda bulunamamamızın asıl sebebi budur.

Siyaseti “vizyon” olsun diye yapanlar onun ‘havasının’ tiryakisi olmuşlardır. Bunlar sadece vitrinden ibarettirler. Kendilerine ’efendim-vekilim-başkanım-müdürüm’ desinler ve el-pençe dursunlar da ne olursa olsun… Bu tipler bulundukları makama hiçbir değer katmadıkları gibi, bütün değerlerini oturdukları koltuktan, makamdan alırlar. Her şeyleri görüntü ve gösteriştir. Arkalarında sürekli kendilerinden nemalanmak isteyen kalabalıklar bulunur. Makamları ellerinden alındığında ise yüzlerine bakan, selamlarını alan bile olmaz. Bu yüzden siyaseti komisyon için yapanlar gibi siyaseti vizyon için yapanlar da işleri bitiğinde şehri ya terk ederler ya da pek ortalarda görünmezler.

Siyaseti “misyon” için yapanlar ise vizyona ve komisyona bakmayı akıllarından bile geçirmezler. Misyonlarını uygulayamıyorlarsa bir dakika bile beklemeden bulundukları yeri terk ederler. Bala değen parmaklarını, bir oruçlunun titizliğiyle defalarca yıkarlar. Siyasete katkı sağlarlar. Misyonu olanların her zaman bir ideali, bir davaları vardır. Allah’ın kendilerini sürekli gördüğünü ve duyduğunu, şah damarlarından bile daha yakınında olduğunu bilirler, unutmazlar. Hemşerilerinin emanet ettiği görevlerine ihaneti imanlarına ihanet olarak görürler. Siyaseti imanlarından bağımsız olarak algılamazlar. Ülkesindeki Demokratik Değişim süreci kapsamında; yurdunda ve coğrafi bölgesinde “adaleti sağlayan” lider ve örnek ülke olunması için atılan adımları ve reformları heyecanla takip ederler, bu konuda kendilerine verilen görevlerini bir ibadetmiş gibi yaparlar. Bu kutlu çizgiyi oluşturan noktalardan biri olmak en büyük emelleridir. Bu manada şehirlerine hizmeti de ülkelerine ve insanlığa hizmetin bir parçası olarak görürler.

Adalet ve Kalkınma Partisi, ülkemize yararlı olmak için, yeniden bir yapılanma çalışması yürütüyor. Başta Başbakanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan; siyaseti, sadece ve sadece “Büyük Türkiye Misyonu” için yapma yolunda çaba sarf ediyor. “Demokratik Açılım” dediğimiz kardeşlik projesinin ana damarı budur.

Bu yolda başarılı olunması için geleneksel, kısır feodal alışkanlıklarımızı bir yana bırakmalı; Demokratik Açılım projelerine hem yardımcı ve katılımcı olmalı hem de dua etmeliyiz.

***