12 Ocak 2012 Perşembe

GÜNDEMİ OKUMAK

Güç ve Servet Ahlâkına Sahip Olmak

Hz. Davud ve Hz. Süleyman’ın Kur’an’daki kıssaları bize şunları öğretir: “Güce ve servete değil, güç ve servet ahlâkına sahip olmak meziyettir.”

Otobüs durağında bekleyen örtülü genç kızımızla, o sırada durağın önünden geçen dört çekerli jeepi kullanan örtülü genç kızımızın arasındaki dünya ve ahireti algılama mesafesi gün geçtikçe açılıyor.
Yapılan araştırmalar İslâmi kesimdeki 10 ailenin, son 10-12 yılda,
A.) İkisinin aylık gelirinin 20 bin TL civarında,
B.) Dördünün aylık gelirinin 3.500 ile 20.000 TL arasında,
C.) Dördünün ise 3.000 liranın altında olduğunu gösteriyor.
Araştırmalara göre A ve C kategorisinde bulunanların hızla birbirinden uzaklaştıkları görülüyor. Bu uzaklaşmanın gelecekte önemli problemler oluşturacağı muhakkak. Mesela (A) kategorisindeki her on dindar işadamından dokuzunun artık laiklikten yana olduğunu söylemesi önemli bir sapmanın olduğunu gösterir. Anadolu insanının yakın geçmişte yaşadığı laiklik vb. sıkıntılar (A) kategorisindeki Müslümanların gündeminden çıkmış, bugüne kadarki maddi ve manevi kazanımlarını koruma gayreti içine girdikleri hatta geçmişle “uyum” sağlama çabası içerisinde oldukları görülüyor.
Özellikle (B) ve (C) kategorisindeki Müslümanlar; hâlâ gasp edilmiş hak ve özgürlüklerinin verilmesini bekliyorlar. Demokratik değişim ve Yeni Anayasa sürecinin kesintisiz devamını istiyorlar. Yine bu süreçte “şike yasası”,”emekli milletvekili maaşlarının yükseltilmesi”, “tutuksuz yargılama” gibi sürçmeleri ve Ergenekon Terör Örgütü’nün yargılanmasının arka plana atılmasını istemiyorlar. Emekli generalde olsalar, emekli bakan, emekli başbakan veya emekli cumhurbaşkanı da olsalar millete ve devlete karşı suç işlemiş herkesin yasalar karşısında eşit bir şekilde hesap vermelerini bekliyor.
1930’lu yıllarda Dersim’de yapılan hatalardan yiğitçe özür dileyen Başbakanımızdan; 12 Eylül’den önceki Maraş, Çorum ve başka şehirlerdeki olaylardan, 5.388 kişinin öldüğü bu 12 Eylül döneminden, 40-50 bin insanımızın öldüğü doğu bölgemizdeki çatışmadan ve bütün Anadolu’da zulüm görenlerin ortak paydası olan/inandıklarını yaşayamayan Müslümanlardan da özür dilemesini bekliyor.
Anadolu insanı kendisine karşı yıllardır savaşan statükocuları iyi tanır. Onların, bir numaralarının bile yasal olarak hesap vermelerini bekliyor. Ne “provokasyonlar” ne “komplolar” ne “istifalar” ne de “gri propagandalar” bu onurlu yürüyüşü engellememelidir. Mücadele azmi kırılmamalıdır. Herkese mavi, boncuk dağıtmanın hiçbir anlamı yoktur.

PKK bitmiştir…

Uludere’de acı bir olay yaşandı. Türkiye’deki demokratik değişim sürecini ve devletimizin özellikle son Van depreminden sonra bölgede olağanüstü sevgi kazanmasını hazmedemeyen küresel güçler ve onların içerideki uzantılarının düzenlediği bir komplo sonucu 35 vatandaşımız öldürüldü. Bütün Anadolu’yu üzüntüye boğan bu komployu düzenleyenlerin maşaları, bu olayı kullanmak istedi. Gerçekler ortaya çıktıkça bu komplonun aslında “Anadolu İnsanının Yeni Türkiye’sine” yapıldığı ortaya çıkacak ve komplocuların hesapları tersine dönecektir.
ABD’nin bölgeden çekilmesi, Barzani’nin Türkiye’ye yakın durup Türkiye’ye entegre olmanın yollarını araması, AB ülkelerinde örgütün gelir kaynaklarının yakın takibe alınması ve Ergenekon’un yasalar karşısında hesap vermeye başlayıp tasfiye olması, Kürtlerin de temel hak ve özgürlüklerinin verilmesi yolunda atılan somut adımlar, Türkiye’mizdeki demokratik değişimin önündeki bölgesel engellerden biri olan PKK’yı bitirmiştir. PKK Irak’ın kuzeyindeki kampları boşaltmak zorunda kaldıkları gibi içerideki kampları da teker teker yok edilmiş, 1.700’e yakın kayıp verdirilmiş, 300 civarındaki PKK’lı da teslim olmuşlardır. Tasfiye sürecinde dağdan inen suç işlememiş insanlarımıza sahip çıkılmalıdır. Bunun yanında demokratik değişim süreci kesintisiz olarak devam etmeli ve kazanılan haklar Yeni Anayasa’da yerini almalıdır.

Türkiye Küresel Güç Olma Yolundadır.

Türkiye’deki “Değişim Süreci” nin olumlu sonuçları bölge halklarının da demokratik hareketlere başlamasına ve onları cesaretlendirmesine sebep oldu. “Arap Baharı” denilen sistem değişiklikleri ve Filistin’de iç barışın sağlanmasında Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nun etken olması, genelde ilkeli politika izlenmesi ülkemizin bölgesel güç olma yolunda hızla ilerlemesine birkaç örnektir.
Dünyadaki ekonomik krize rağmen istikrarlı ve güçlü bir ekonomimizin olması, Azerbaycan, Kazakistan ve diğer Orta Asya ülkelerinde “siyasi bahar” hareketlerine başlandığının emareleri ayrıca Afganistan, Pakistan gibi ülkelerin de artık sadece Türkiye’ye ağabey ülke olarak bakmaları da “küresel güç” olma yolunda olunduğunu gösteriyor.
***