18 Ekim 2007 Perşembe

OSMANLI'NIN KÜRDÜNE NE OLDU?

15.01.2006

Doksan yıl önce bugünkü işgali gerçekleştirmeye gelen İngilizler ,fiilen Mehmetçikle körfezde savaşırken şimdilerde olaylı bölge olan Şemdinli’de daha farklı bir tezgah kurmaya çalışmaktadırlar. O bölgede yaşayan bir Nakşi Şeyhi vardır. Şeyh Abdulhakim. Etkin ve çevresinde saygı gören bir kişidir. Çevresinde silahlı sevenleri vardır. İngilizler için ,O’nu elde etmek Osmanlı Ordusunun gerisini güvesiz hale getirmektir. Göçe tabi tutulan Ermenilerin isyan etmeleri ve yer yer katliamlar yapmaları artık pek işe yaramamaktadır. Ermenilerin yerine kullanılacak başka yerli güçler gerekmektedir. Bunun için on bir İngiliz istihbarat elemanı yöreyi iyi tanıyan Maruni bir papaz kılavuzluğunda Şeyh Abdulhakim’in yanına gelirler. Şeyh misafirlerini iyi karşılar ve bir süre sonra Maruni papaza artık gidebileceğini söyler. Çünkü gelenler misafiridir. Onları konağında üç gün ağırlar. Sonra da onların talepleri doğrultusunda Osmanlı-İngiliz savaşında tarafsız kalmak üzere bir anlaşma yaparlar. İngilizler ,Kürtlere henüz Osmanlıyı arkadan vurmayı teklif edememektedirler. İstedikleri sadece Osmanlıya destek vermemeleridir. Aslında Osmanlıya destek vermemek saldırgan emperyalist güce destek vermek anlamına gelmektedir. Bu da İngilizler için bir aşamadır. Arada belli bir miktarda altının da verilmesinin söz konusu olduğu karşılıklı anlaşma üzerine İngiliz ajanlar izin isterler. Daha yapacak işleri çoktur. İngilizler geriden çevirme harekatını İran içlerinde de tezgahlayacaklardır. Çünkü İran üzerinden Türkistan’a ulaşmak isteyen,böylece İngiliz saldırılarının gerisini Pakistan-Hindistan coğrafyasındaki Müslümanları uyandırarak kırmayı düşünen bir Osmanlı çabası da bulunmaktadır. Karşı harekat olarak İngilizler de Osmanlıyı Müslüman coğrafyada güvensiz bir ortama sürüklemeye çabalamaktadırlar. Kürt Şeyh ,İngiliz ajanları ,azıklarını da katarak kendi hakimiyet bölgesi olan Gergit Tayr’a kadar uğurlatır. Ajanların yanına ,güvendiği elli silahlı muhafızı da katmıştır. Ajanlar, Kuş Gölü denilen mevkiden ,İran içlerine geçip gideceklerdir.
O uğurlamadan sonra aradan uzun süre geçtiği halde İngiliz hükümeti , ajanlarından bir haber alamaz. Bunun üzerine iz sürerek Şemdinli’ye kadar başka görevlilerini gönderirler. İngiliz yetkililere Şeyh ,ajanların geldiğini belirtir. Doğrudur,onlar gelmişler üç gün misafirleri olmuşlardır. Üç günden sonra Şeyh ,adamları ile misafirlerini İran içlerine göndermiştir. Sınırdan öteye de karışma yetkisi yoktur. Çar naçar İngiliz yetkililer oradan ayrılırlar ama elemanlarının sonraki akıbetini bir türlü öğrenemezler. Ne olmuştur o İngiliz istihbaratçılara? Bunu yarım asır sonra Şeyhin muhafızlarında olan biri Şemdinli’de askerlik görevini yapan Muzaffer İlhan Erdost’a anlatır. Muzaffer İlhan Erdost bu bilgileri “Şemdinli Röportajı” adlı eserinde yazar. Sonuç ibretliktir. Zira Şeyh ,İngiliz teklifini kabul eder görünmüştür. Ama kendi din kardeşlerine karşı ,o akçalı teklifi alçakça bulmuştur.Onun için muhafızlarına,iz bırakmadan İngiliz istihbaratçıları sınırda temizletip, gömdürmüştür.
Günümüzde aynı bilinci Kürt lideri geçinenlerden beklemek mümkün müdür ? Elbette halkın büyük bir çoğunluğunun sağduyusu Şeyh Abdulhakim’in tavrı doğrultusundadır. Ama Amerika,İngiliz ve İsrail’in stepnesi durumunda olan ve öyle oldukları için öne çıkarılanların sayısı da hiçte az değildir.Mehmetçiğe kurşun sıkan asiler birtakım yöre halkınca kahraman olarak adlandırılabilmektedir. Hele hele son günlerde , kamplarda eğitilip, Mersin gibi illerde bile gruplar halinde polise taş ve molotof kokteyli atan çok sayıda çocuğa rastlanması,Amerika’nın güdümündeki Barzani’nin bursuyla Irak’ta Selahattin Üniversitesinde okumak için sıraya girilmesi , resmi veya resmi olmayan kuruluşları,gazete,radyo hatta ilçelerimizin belediyelerini bile rahatlıkla ziyaret edebilmeleri köprülerin altından çok suların geçtiğini göstermektedir.
Öyleyse ihanetin en kolay yapılabileceği bir zaman diliminde tarafsız kalmayı bile ,düşmanla işbirliği yapmak ve bunu da alçaklık olarak algılamak durumunda olan Osmanlı Kürdünün , az da olsa bazı çocukları ; neden bugün düşmanla işbirliği yapma ve haçlıların figüranı olma durumuna gelmiştir? O günden bu güne hangi aşınmalar yaşanmıştır? Doksan yıl önce tezgahlanamayan oyunlar neden bu gün kolaylıkla yapılabilmektedir? Neden bugün vatan hainliği tavrı bir takım aydınlar,yazarlar,çizerler,eğitimciler ve bürokrasi tarafından moda olarak algılanmaktadır?
Bu gün sıradan güvenlik tedbirleriyle avunmak yerine bu aşınmanın temel nedenlerini kavramaya çalışmak asıl görevimiz olmalıdır. Toplumsal çimentomuz olan İslam dininin bilinçli olarak erozyonuna kendi elleriyle hız verenler artık buna bir son vermelidirler. Kendilerini elit tabaka olarak gören bir takım kendini bilmezlerin Haçlılar adına dinimize sövme ve aşındırma modası affedilir bir hata değildir. Halkımızın İslam dininiyle yeniden tanışmasının sonunda oluşacak adalet ; misyonerlere ve vatanımıza göz dikmiş haçlı saldırganlarına karşı “bir” olmamızı sağlayacaktır.

Hiç yorum yok: