26 Eylül 2008 Cuma

OYUNA GELMEMEK GEREK

Okyanus ötesi güçler NATO’ya girdiğimiz 1952’lerden beri Anadolu insanıyla uğraşmayı kendilerine bir görev bilmişlerdir.Operasyonları devam eden Ergenekon ve benzeri yerli işbirlikçilerinin yardımlarıyla açıktan bir savaş uygulamak yerine ‘propaganda ve beyin yıkama faaliyetleri’ ile psikolojik bir savaş uygulamışlardır. Psikolojik Savaş projeleriyle insanlarımızı sağcı-solcu, laikçi-dindar, alevi-sünni, Kürt-Türk diye bölmeye ve birbirleriyle savaştırmaya çalışmışlardır. Üzüntü vericidir ki zaman zaman başarılı da olmuşlardır.

1957 den bu yana, 47 bin faili meçhul cinayetin arkasında ve neredeyse bir o kadar insanımızın ölmesine neden olan güneydoğudaki bölücü eylemlerin ardında Anadolu insanına karşı yürütülen bu psikolojik savaşın sonuçları vardır.

ABD ile ilişkilerimizi/konumumuzu değiştirdiğimiz 2006 yılından beri, güneydoğumuzdaki tetikçileri vasıtasıyla yaptırdıkları mayınlı ve suikast eylemleri gibi açıktan silahlı propagandalarının yanında psikolojik savaşlarını da sürdürdükleri görülmektedir. Bunu anlamak için başta kartel medyasını nasıl da acımasızca kullandıklarına bakmak yeterlidir sanırım.

Çinli General Sun-tzu’nun 2500 yıl önce, Türk Devletlerini parçalamak sürecinde kullandığı metotları anlatan kitabındaki (Ersan İnan-1997) psikolojik savaş yöntemleri bu günde aynen uygulanmaktadır. Çinli Generalin aşağıda sıralayacağım önerilerinin bu tip saldırıların hedefi olan Anadolu insanına hiç de yabancı olmadığını göreceksiniz.

Şunları söylüyor Sun-tsu:

Hasım ülkelerde iyi olan şeyleri gözden düşürünüz.
Hasım ülkelerin hakanlarının başarılarını küçük göstererek şöhretlerine gölge düşürünüz ve zamanı geldiğinde de kendi halkının onu hor görmesini sağlayınız. (Şu ilk iki maddeyi okuyunca 1950’lerden beri özellikle bildik basın yayın kuruluşlarının halkın seçtiği ve sevdiği yöneticilere karşı yürüttüğü kampanya gözümüzün önüne geliyor hemen. Rahmetli Menderes’e ve T. Özal’a ve N.Erbakan’a yazılı ve görsel basın yoluyla yapmadıkları kalmamıştı. Rahmetli Özal’ın Bakan Mehmet Keçeciler’in ‘akşamları taksicilik yapan bir öğretmeni anlatması üzerine’ bunu onaylar bir şekilde ”Benim memurum işini bilir” sözünü çok daha farklı bir alana çekip sanki onun rüşvet almaya cesaretlendirdiğine milleti inandırmışlardı. Şimdi de gazete ve televizyonların birçoğunda yapılan yayınlarda da bu metot uygulanmakta, hükümetin dolayısıyla Başbakan T.Erdoğan’ın her yapılan olumlu işi karalanmakta, çarpıtılmakta veya görmezden gelinmektedir. Son günlerde de şahit olduğumuz gibi iklim değişikliklerinden enerji sıkıntılarına kadar her konudaki günlük olaylar dolaylı olarak hükümeti karalama vasıtası olarak kullanılmaktadır. Sürekli kara bir tablo görüntüsü verilmektedir. Ayrıca yalan haber ve iftiracılığı basın özgürlüğü imiş gibi göstererek yaptıklarını meşru göstermeye çalışmaktadırlar. Bazı basın organlarının bu işi sadece maddi çıkar için yaptığı sanılmakta ise de asıl hedefleri, hatta kuruluş amaçları ülkemizin birlik ve beraberliğini bozmak isteyen güçlerin istedikleri ortamı hazırlamaktır.)
Adi ve aşağılık kişilerin işbirliğinden yararlanınız. ( Son Ergenekon Davasının tutanaklarında görüldüğü üzere; uluslararası istihbarat kurumlarına kendilerini satanlar; uyuşturucu kaçakçılarıyla, kadın tüccarlarıyla ve hırsızlarla işbirliği yaparak örgütlerine para kazandırdıkları gibi provokasyonlarında da her renkten örgütlerle, katillerle, cinsiyet değiştirmiş sapıklarla veya fahişelik yapanlarla bile işbirliği yapabildikleri görülmektedir.)
Düşman halkın kendi aralarında olan uyuşmazlık ve kavgalarını yayınız. ( Statükocuların hizmetinde olanların, Alevi-Sünni veya Kürt-Türk vs. diye, aslında bir zenginlik kaynağı olan farklılıkları düşmanlık vesilesi imiş gibi göstererek propagandalarda bulunmaları ülkemiz insanının sıkça tanık olduğu hain projelerdir. Son günlerde tanık olduğumuz bir başka örnekte ise benzeri ilginç gelişmelere şahit oluyoruz. Kürt vatandaşlarımızın önümüzdeki süreçte yapılacak, Sivil Anayasa’da açıklık getirilecek ve çözümlenmeye çalışılacak olan sorunlarının teröre karşı çıkamayan marjinal kalmış gruplarca sivri bir şekilde dile getirilmesidir. Bu şekilde, yapılacak olumlu değişikliklerin önünün kesilmesi için zihinlerde negatif bir önyargı oluşturulmak istenmektedir. )
Hasmınızın geleneklerini gülünç hale getiriniz. ( İster yöresel olsun isterse ulusal geleneklerimizin ve dini inancımızın alay konusu haline getirilmesi, sulandırılması, tahammül edilememesi konusunda özellikle televizyonlarda yapılan yayınların, oynatılan filmlerin-dizilerin hiç de yabancısı değiliz. )

Yaptıklarıyla Anadolu insanının duygularını, düşüncelerini hareketlerini kontrol altına almaya çalışan insanlık düşmanlarının emelleri ancak doğru bilgi sahibi olmakla ve aramızdaki sevgiyi ve güveni sürekli geliştirmekle engellenebilir…