1 Mayıs 2012 Salı

SURİYE’DE BARIŞA AZ KALDI

Geçen hafta Şanlıurfa Milletvekilimiz Halil Özcan beyle, Akçakale’de bir çay bahçesinde halkla yapılan sohbet sırasında, masamıza giyimlerinden Suriyeli oldukları belli birkaç kişi gelip oturdular. Yanlarındaki Akçakaleli akrabaları onlara konuşulanları çevirerek aktarıyorlardı. Halil Özcan beyin AK Parti Milletvekili olduğunu öğrenince onlarda sohbete katıldılar.Uzun süre Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan’a dualardan ve methiyelerden sonra AK Parti döneminde Suriye-Türkiye arasındaki yakınlaşmadan ne kadar sevindiklerini ama Suriye devlet başkanının batının oyununa gelip birden yön değiştirdiğini, Suriye halkının beklediği demokratik reformları yapmak yerine kan dökmeye başlandığını şimdi gelinen noktanın çok kötü olduğunu bir an önce Türkiye’nin katkılarıyla yeniden eskisi gibi barış ve kardeşlik dönemine geçilmesini istediklerini bunun için dua ettiklerini anlattı. Sözlerinin sonuna baskı rejiminden korktuğunu, fotoğrafının ve adının yayınlanmasını istemediğini eklemeyi de unutmadı. Milletvekilimiz Halil Özcan bey Arapça konuşarak Türkiye’nin tekrar eskisi gibi barış dolu günlere dönmek için elinden geleni yaptığını, Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nun bu konuda sürekli çalıştığını ve barışın tekrar geleceğinden ümitvar olduğunu söyledi. Dinlediğimiz Suriyeli kardeşimizin duygularını masada oturan herkes paylaşıyordu. Zaten Akçakalelilerin çoğunun akrabaları sınırın öte tarafında. Onlarda aradaki tel örgülerin kalkmasını, mayınların sökülmesini beklerken Suriye’deki durumun gerginleşmesinde hayli sıkıntılılar. İlçe içindeki esnaf eskiden satışlarının çoğunu Suriye’deki akrabalarına yaptıklarından herkesten çok dertli, işlerinin neredeyse durduğunu söylüyorlar. Suriye’de Baas rejiminin son durumuna bir bakalım: Halkın direnişinin devam etmesi Baas rejiminin direncini gün geçtikçe zayıflatıyor. Baas eskisi gibi iç destekte bulamıyor artık. Açık dış destek veren Rusya “Suriye için savaşmayacaklarını” açıkça beyan etti. Çin ise BM’de bu konuda iki defa veto haklarını kullandıklarını üçüncüsünü ise kullanmayacaklarını ifade etti. İran ise kendi nükleer programı nedeniyle zor günler yaşamakta, Baas sonrası Suriye’de nasıl bir yönetim kurulabileceğinin istişareleriyle uğraşıyor. Yani yönetimin değişeceğini kabullenmiş durumda. Bunlar Baas rejimine açık destek verenler ama ‘asıl’ destekçiler sorun. Bunlar Fransa-İsrail ve ABD neoconları. Fransa’nın Libya’daki halk hareketinde uçaklarıyla ‘en önce bombalayan’ülke olduğunu unutmadık. Suriye Müslüman Kardeşler Genel Sekreteri Muhammed Şukfa, Alman Haber Ajansına yaptığı açıklamada Esad hükümetinin hala yönetimde olmasını İsrail’in desteğine bağladı. "Devrimin ilk zamanlarında Beşar Esad'ın kuzeni Rami Mahlouf İsrail'in güvenlik ve istikrarının Suriye hükümetinin devamlılığına bağlı olduğunu söylemiştir" diyerek Suriye hükümetinin, İsrail tarafından desteklendiği vurgusunu yaptı. Şukfa ayrıca, "İsrail, Suriye hükümeti tarafından güvendedir. Hiç kimse Golan tepeleri veya her hangi bir konu için İsrail'i rahatsız etmemektedir. Bu sebeple İsrail, Esad rejimini savunmakta ve Batı da bir biri ardına süre vererek rejime destek olmaktadır” diyor. Bunlar son derece doğru tespitler. Kaldı ki geçen haftalarda yayınlanan Stratfor belgelerinde de İsrailli çok önemli bir kaynak, İsrail’in Suriye’de Baas rejimine destek verdiğini itiraf ediyordu. Baas idaresi pes etmek üzere. Suriye yönetimi, İran’ın itirazlarına rağmen Ankara ile masaya tekrar oturabilir. Şam’dan gelen işaretler kısa zamanda sürpriz gelişmeler olabileceğini anlatıyor. Eğer bir aksilik olmazsa önümüzdeki on gün içinde Ankara-Şam arasında yeni bir diyalog başlayabilir. Şam’dan gelen bilgilere göre, Suriye’de geçici yönetimi birlikte oluşturmak ve Esad'ın ailesi ile yakın adamlarına güvenli bir ülke bulmak kaydıyla Baas'ın yönetimi, bırakmaya hazır olduğu anlaşılıyor. Ankara’nın ise bu formüle olumlu baktığına dair işaretler var. Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu TBMM’de yaptığı konuşmada şunları söylemişti. “Suriyedeki sorunun çözümü için bugüne değin hiç bir ülke bizim kadar samimi ve yoğun bir çaba sarf etmemiştir. Bugünkü insanlık dramının yaşanmaması için altını kaldırıp bakmadığımız hiç bir taş, başvurmadığımız hiçbir diplomatik yöntem, aramadığımız hiç bir çare kalmamıştır. Suriye ile ilgilenmek bizim için bir tercih meselesi değil bir zorunluluktur. Suriye ile ilgili ne konuşulacaksa bundan sonra Ankara'da, İstanbul’da ve bizim olduğumuz mekanlarda konuşulacaktır. Suriye’nin geleceği ile ilgili hangi adım atılacaksa biz içinde olacağız…….Türkiye olarak bundan sonra da Ortadoğu’da değişim dalgasını yöneteceğiz. Bu değişim dalgasının öncüsü olmaya devam edeceğiz.” Başka söze ne hacet. Türkiye bölgesel lider olma yolunda yürümeye devam ediyor. Suriye sorunu da kısa zamanda bitecek inşallah.