18 Ekim 2007 Perşembe

teşhircilik ve tesettür üzerine

ekim-2005
Yetmişli yıllarda kaldığımız İstanbul’daki mahallemizde çok sayıda Ermeni ve Rum komşumuz vardı. Şimdi nasıllardır bilemem ama o zamanlar Ramazan ayında bu gayri müslim komşularımız giyimlerinde daha dikkatli davranırlardı. Gündüzleri ise çevrede kokacak yemekler yapmazlardı. Belki de bu Osmanlıdan kalan bir terbiyeydi onlar için. Şimdi ise Ramazanda bile peygamberler şehri diye adlandırılan şehrimizin ana caddelerinde dolaşmaktan utanır olduk maalesef…Bazılarının yüzünden oruçlu oldukları da anlaşılan bu çocuklarımızın rahatça kendilerini teşhir etmelerine sebep nedir acaba?
“ Cinsiyet organlarını gösterme şeklindeki sapıklık “ diye tarif ediliyor teşhircilik. ( Büyük Sözlük-s.765-M. Doğan ) Bu hastalık hem kadınlar için hem de erkekler için söz konusuymuş. Çıplaklığın neredeyse bir afet bir salgın halini almış olduğu günümüzde , şehrimizdeki bazı hanımların da bir şekilde bu akıma kapılmaları çok üzüntü verici bir durum . Bir bayanın evinde bile giymeye haya etmesi gereken giysilerle sokaklarda gezinmesi,sadece eşinin görebileceği uzuvlarını herkese uluorta sergilemesi , bundan hoşnut olması ve bunu da medenileşme olarak algılaması , tedavi edilmesi gereken bir toplumsal hastalık değil midir ? Bu çocuklarımızın şifa bulmaları için dua edelim…
Bazı dindar hanımların da , kendileri tesettürlü oldukları halde kızlarını süslü ve açık kıyafetlerle büyüttüklerini, çoğu defa görüyoruz. Küçüklüğünde tesettür ve utanma konusunda sağlam temel kuramamış bu çocukların ileride nasıl bir çizgide yaşayacakları şüphelidir. Bazı aileler “biz de küçükken böyleydik, sonra düzeldik ” derler. Gerçekten düzelmişler midir ? Ya da daha sağlam bir terbiye almış olsalardı kim bilir nasıl olabilirlerdi? Unutmayalım ki eğitimin genel prensibi tüm yanlışları denemek değil , doğruları yapmaktır.Bir de şu son üç-beş yıldır moda olup dindar bayanları da girdabına alan daracık pantolonları giyme furyasından dehşete kapılıyoruz. Hani efendimiz (as) in öğretisine göre ”darlık ve şeffaflık da çıplaklık hükmünde”ydi.
24 Ekim 2005 tarihli gazetelerimizden birinde ‘Tek Parça Namaz Kıyafeti’ başlıklı bir haber vardı.Bu kıyafet şöyle tanıtılıyor üretici firma tarafından:” Açık ya da kapalı herkes tarafından 15 saniyede giyilebilen 350 gram ağırlığındaki bu kıyafet rahatça taşınabilmesi için kilitli bir poşet içerisinde pazarlaması yapılıyor. Tek parçadan oluşan bu giysinin üst tarafında bir başörtüsü bulunuyor,başörtüsü ve topuklara kadar uzanan bu elbise kazak giyer gibi tek hamlede giyiliyor…….” Bu elbisenin kimler için hazırlandığını anladınız sanırım. Namaz kılarken veya bizim Dergah çevresi gibi ziyaret yerlerini gezerken alelacele vücuda geçirilen , işi bittikten sonra da poşete kaldırılıp neredeyse çıplak hükmünde olan giysilerle ortalıkta salınmak için…Hanımlar; Allah ‘ın sizi sadece ziyaret ettiğiniz mağarada,balıklı gölün kenarında veya namaz kılarken gördüğünü mü zannediyorsunuz ? Vah vah vah …
‘ Sahneden Mabede’ adlı kitabında M.Canan Ceylan hanım bu konudaki düşüncelerini şöyle anlatıyor:
“ Başı açık birini görünce, sadece acıyorum. Hiç özenmiyorum. "Neden ve nasıl o şekilde gezebilmişim" diye kendimi kınıyorum. Meğer okuyup gerçekleri bilmek ve tatbik etmek ne büyük bir nimetmiş. Sabahlara kadar gözüme uyku girmiyor. Kafam daima meşgul. Üzülüyorum. Keşke şu insanlar hakiki ilmi öğrenseler, şeytanla nefsin düşmanlığını, yani işin püf noktasını bilseler, tabii ki düzelirler.
Önce şu erkekleri Mevla'm uyandırsın. Bakıyorum, adam karısını satılık mücevher gibi koluna takmış. Bir de kadına bakana kızıyor. Hem bakmaları için süslüyor. Ne çirkin adet...Gafletten uyanıp da anlasa, toplumun kuklası olduğunu, bugün bakıyorum da bir artist gibi ve hatta onlardan beter ev hanımları var. Düşünüyorum da acaba bu kadar süslenmeleri ne için? Sanki pavyon kadını gibi giyinip süsleniyorlar. Pavyon kadınlarının bir gayesi var. Kendilerini başka erkeklere beğendirmek... Ya ev hanımlarının gayesi?.. Kabul edelim ki, kendini ev hanımı olarak tanıtanlar, bilemiyor... Ya erkekleri...
Olmuş bir hadise... Bakınız bu yaraya nasıl parmak basıyor. Sahip olduğu mevki ve makamdan gururlanan bir adam, yanında süslü püslü hanımı ile halı mağazasına giriyor. Halıları inceledikten sonra birisinin fiyatını sorup istiyor. Mağaza sahibi ile aralarında şöyle bir konuşma geçiyor.
- Efendim, o satılık değil, numunedir. Arzu ederseniz size ısmarlama yaptırabiliriz.
- Madem satılık değil, niçin asıyorsunuz?
- Efendim numunedir.
- Hayır madem burada teşhir ediyorsunuz öyleyse satmalısınız.
- Amma her teşhir edilen satılık değildir ki, ısmarlayalım.
- Hayır, her teşhir edilen satılık olmalıdır. Yoksa niçin teşhir edilsin.
Mağaza sahibi sert mizaçlı ve sözünü esirgemeyen biri imiş, sinirli sinirli cevap vermiş :
- Madem her teşhir edilen satılıktır, diyorsun, bak hanımını nasıl teşhir ediyorsun, satılık mı?
İkisi de celalleniyorlar. Kavga için her biri ileri doğru atılınca araya giriyorlar. Bu arada, neye süslendiğine utanan kadın başlıyor ağlamaya...”
***
Örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek. "STR" kökünden "tefe'ul" vezninde bir mastar. Bir fıkıh terimi olarak erkek veya kadının şer'an örtülmesi gereken yerlerini örtmesi demektir. Bir kimsenin örtmesi gereken ve başkasının bakması haram olan yerlerine "avret yeri" denir. Başka erkek veya kadının başkasının yanında avret yerlerini örtmesi gerektiğinde görüş birliği vardır. Sağlam olan görüşe göre, bir kimse tek başına olduğu zaman da örtünmelidir. Buna göre, bir kimse temiz elbisesi bulunduğu halde kimsenin olmadığı bir yerde, karanlık bir odada bile olsa çıplak olarak namaz kılarsa bu caiz olmaz (İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, Mısır, (t.y) I, 375).Yıkanma, tabiî ihtiyaç, taharetlenme gibi hâcetler dışında, tenha bir yerde de bulunsa, namazda veya namaz dışında avret yerlerinin örtülmesi farzdır. Bunun delili Kur'an ve sünnettir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Ey Ademoğulları! Her mescide gelişinizde güzel elbiselerinizi giyerek gelin" (el-A'raf, 7/31). İnsanın örtünme ihtiyacının ilk insan Âdem ve Havva ile başladığı, çıplaklığın çirkin bir şey olduğu âyette şöyle belirtilir: "Ey Ademoğulları! Şeytan ana ve babanızı kötü yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak nasıl cennetten çıkardıysa, sakın size de bir kötülük yapmasın"(el-A'râf; 7/27). "Ey Ademoğulları! size çirkin yerlerinizi örtecek bir giysi, bir de giyip süsleneceğiniz bir giysi indirdik. Takva örtüsü ise daha hayırlıdır" (el-A'raf, 7/26). Hayvan yünlerinden giysi için yararlanmanın gereğine şöyle işaret edilir: "Davarları da O Yaratmıştır ki, bunlarda sizin için ısıtıcı ve koruyucu maddeler ve nice nice yararlar vardır" (en-Nahl, 1 6/5).
Örtünmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır.Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Ayette şöyle buyurulur: "Mümin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir" (en-Nûr, 24/30). Kadınların örtünmesi konusunda da şöyle buyurulur: "Mümin kadınlara da şöyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnadır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin" umduğunuza nail olasınız" (en-Nûr, 24/31).Diğer yandan kadın yaşlanıp ay halinden kesilir ve cinsel yönden erkeklere istek duymaz olursa, bunun için örtünmede bazı kolaylıklar getirilmiştir. Ayette şöyle buyurulur: Ay halinden kesilmiş ve evlenme için ümidi kalmamış olan yaşlı kadınlar zinet yerlerini erkeklere göstermemek şartıyla dış elbiselerini bırakmalarında onlar için bir günah yoktur. Bununla birlikte yine de sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır" (en-Nûr, 24/60).
Kadınların ev dışında veya yabancı erkeklerin yanında normal ev içi elbisesinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Ayette şöyle buyurulur: "Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp, kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. Allah çok yarlığayıcı ve çok esirgeyicidir" (el-Ahzâb, 33/59) .
Cahiliye döneminde Araplar Kâbe'yi çıplak tavaf ederlerdi. Gündüz erkekler, gece kadınlar gelirler, tavaflarını anadan doğma yaparlar ve "içinde günah işlediğimiz elbiselerimizle tavaf etmeyiz" derlerdi. Diğer yandan İslâm'da her müminin namazını en güzel ve temiz görünüş ve giyim içinde kılması sünnet gereğidir. Ayette şöyle buyurulur: "Ey Âdemoğulları! Her mescide gelişte zinetinizi giyin" (el-A'râf, 7/31). Ayet, tavafı ve namaz için mescide gelmeyi kapsar. Başka bir ayette gizli yerlerini örtüp koruyan erkeklerle kadınların Allah'ın affına ve büyük bir mükâfata ulaşacakları belirtilir (bk. el-Ahzâb, 33/35)
Örtünmenin ahiret hayatında da söz konusu olacağı, iman edip, güzel amel işleyenlerin mükâfatı arasında şöyle açıklanır: "Onlar tahtlar üzerinde kurularak orada altın bileziklerle bezeneceklerdir, ince ve kalın saf ipekten yeşil elbiseler giyeceklerdir, Ne güzel sevap ve ne güzel dayanak!" (el-Kehf, 18/31). "Şüphesiz Allah iman edip, güzel iş yapanları altından Irmaklar akan cennetlere sokacak. Orada bunlar altından bileziklerle, incilerle bezenecekler. Orada giysileri de ipektir" (el-Hacc, 22/23). "Onlara (cennete) gümüşten yapılmış billur şeffaf kaplar, kupalar dolaştırılır" (el-İnsân, 76/15). "Üzerlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri de onlara son derece temiz bir şarap içirmiştir" (el-İnsân, 76/21).Hz. Peygamber (s.a.s) örtünme ile ilgili bu ayetlerin tefsirini yapmış ve uygulama esaslarını göstermiştir. Hz. Âişe'den rivâyete göre, bir gün Hz. Ebû Bekir'in kızı Esmâ ince bir elbise ile Allah Resulunun huzuruna girmişti. Resulullah (s.a.s) ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çagına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti" (Ebu Davûd, Libâs, 31). "Allah Teâlâ ergin kadının namazını başörtüsüz kabul etmez" (İbn Mâce, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160; Ahmed b. Hanbel, IV, 151, 218, 259).
Erkeklerin örtülmesi gereken uzuvları göbekleri altından dizleri altına kadar olan kısımdır. Sağlam görüşe göre diz kapağı da uyluktan olup avret yeri sayılır. Delil, Hz. Peygamberin şu hadisidir: "Erkeğin avret yeri göbeği ile diz kapağı arasıdır" (Ahmed b. Hanbel, II, 187). Diz kapağı avret yerindendir" (Zeylai, Nasbu'r-Raye, I, 297).
Kadınların yüzleriyle ellerinden başka, sarkan saçları dahil bütün bedenleri avrettir. Yüzleriyle elleri ise bir fitne korkusu bulunmadıkça namazda da namaz dışında da avret değildir. Sağlam görüşe göre, ayaklar da avret sayılmaz. Çünkü ayaklarla yolda yürünür ve yoksullar için bunları örtme zorluğu vardır. Yine sağlam görüşe göre, hür kadınların kolları ile kulakları ve salıverilmiş saçları da örtülmelidir. Kadınlar kendiliğinden görünen yerler dışında, zînetlerini göstermesinler" (en-Nûr, 24/31) ayetinde kastedilen, zinetlerin takıldığı yerler olup, eller ve yüz bundan müstesnadır. Hadiste şöyle buyurulur: "Kadın örtülmesi gereken avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker" (Tirmizî, Radâ, 18). Hz. Âişe (R.anhâ)'dan nakledilen; "Allah Teâlâ erginlik çağına ulaşan kadının namazını başörtüsüz kabul etmez" (İbn Mace, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160) hadisi saçları da kapsamına alır.
Hz. Âişe (r. anhâ) ilk başörtüsü uygulamasını şöyle anlatır: "Allah ilk muhâcir kadınlara rahmet etsin onlar; "Baş örtülerini yakalarının üstüne taksınlar..." (en-Nûr, 24/31) ayeti inince etekliklerini kesip bunlardan başörtüsü yaptılar". Yine Safiyye binti Şeybe şöyle anlatır: "Biz Âişe ile birlikte idik. Kureyş kadınlarından ve onların üstünlüklerinden söz ettik. Hz. Âîşe dedi ki: Şüphesiz Kureyş kadınlarının birtakım üstünlükleri vardır. Ancak ben, Allah'a yemin olsun ki, Allah'ın kitabını daha çok tasdik eden ve bu kitaba daha kuvvetle inanan Ensar kadınlarından daha faziletlisini görmedim. Nitekim Nûr sûresinde "Kadınlar başörtülerini yakalarının üstüne taksınlar..." ayeti inince, onların erkekleri bu ayetleri okuyarak eve döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri etek kumaşlarından, Allah'ın kitabını tasdik ve ona iman ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah, Hz. Peygamberin arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı" (Buharî, Tefsîru Sûre, 29/12; İbn Kesîr, Muhtasar, M. Alî, es-Sâbûnî, 7. Baskı, Beyrut 1402/1981, II, 600).
Örtüde Bulunması Gereken Nitelikler: 1- Örtünün sık dokunmuş ve altını göstermeyen kalınlıkta olması gerekir. Cildin rengini gösterecek derecede ince olan elbise ile avret yeri örtülmüş sayılmaz. Bu yüzden derinin beyazlığı veya kırmızılığı belli olan elbise ile namaz geçerli olmaz ve bununla örtünme gerçekleşemez. Eğer elbise kalın olmakla birlikte uzvu belli ederse ve hacmi ortaya koyarsa bu, kötülenmiş olmakla birlikte namaz geçerli olur. Çünkü bundan kaçınmakta güçlük vardır. 2- Hanefî ve Mâlikîlere göre zaruret halinde karanlık bir yerde bulunmak örtünme sayılır. Çünkü farz olan örtünme, avret yerlerinin başkaları için örtülmesidir, kendisi için değildir. Bu yüzden örtünmenin başkaları tarafından görülemeyecek bir şekilde bulunması yeterlidir. Meselâ bir kimse namaz kılarken geniş bulunan yakasından kendi avret yerini görecek olsa, bununla namazı bozulmaz. Fakat başkası görecek olursa bozulur.
Namazda bir uzvun dörtte birden fazlası, namaz kılanın kendi fiili ile açılsa, bir rükun eda edecek kadar beklemeğe gerek olmaksızın derhal namaz bozulur. Kadının başörtüsünü namazda iken kendisinin çıkarması gibi. Bu durumda başörtüsünü yeniden örtse namaz geçerlilik kazanmaz. Ancak avret yerleri olan ön ve arka uzuvları ile, bu iki yer dışındaki "hafif avret" sayılan uzuvlardan birinin tamamı veya en az dörtte biri kendiliğinden açılır ve bu durum bir rükun edecek kadar devam ederse namaz bozulur. Eğer açık kalma süresi bir rükun eda edecek süreden az olursa namaz bozulmaz. Düşen başörtüsünün hemen başa konulması gibi. Meselâ; bir kimsenin karnının veya uyluğunun, yahut hayalarının, yine bir kadının saçlarından sarkan kısmın dörtte biri bir rükun eda edecek kadar açık kalırsa namaz bozulur (ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, I, 585, 586).Şâfiî ile Hanbelîlere göre örtülecek olan avret yerinin elbise ve benzeri şeylerle örtülmesi şarttır. Bu yüzden dar anlamda çadır ve karanlık, avret yerlerinin örtülmesi için yeterli değildir. Hür ve Müslüman Kadının Örtünme Şekli :1- Müslüman bir kadının yabancı erkeklere ve müslüman olmayan kadınlara karşı yüzü, bileklere kadar elleri ve ayakları dışında vücudunun tamamı avrettir. Ayaklarda görüş ayrılığı olmakla birlikte sağlam görüşe göre ayaklar açık kalabilir. Bu yerlerin gerek namaz içinde ve gerekse namaz dışında örtülmesi farzdır. 2- Kadınların mahrem olan hısımları yanında el, ayak, kol, saç ve benzeri zinet yerlerini açmaları caizdir (en-Nûr, 24/31-32).3- Kadının kadınlara karşı avret yeri göbekle diz kapakları arasında kalan kısımdır. Bunun dışındaki yerleri kadınların yanında açabilirler (el-Mavsılî, el-İhtiyâr, I, 45).4- Tedavi gibi zaruret sebebiyle erkek veya kadının avret yerlerine doktor, ebe, iğneci ve pansumancı gibi kimselerin bakması caizdir. Ancak kadınların bu gibi tedavilerinde kadın doktor, ebe ve sağlık personelinin tercih edilmesi gerekir. Bunlar bulunmayınca "Zarûretler sakıncalı olan şeyleri mübah kılar" kuralı işletilir. Ancak zaruretler de miktarlarınca takdir olunur (bk. Mecelle, madde, 21, 22).
Kadının Açık Olarak Yanına Çıkabileceği Kimseler: Müslüman bir kadının diz kapağı ile göbeği arası, karın ve sırtı dışında diğer yerlerini yanlarında örtmek zorunda bulunmadığı hısımları ya da birlikte yaşanacak durumunda olduğu kimseler Nûr sûresi 31. ayette sayılmıştır. Bunlar yedi sınıf olup şunlardır: 1- Kocası: Kadın kocasının yanında dilediği gibi giyinebilir. Eşler arasında örtünme bakımından bir sınır söz konusu değildir.2- Babası3- Kayınpederi4- Oğlu 5- Kocasının oğlu.6- Erkek kardeşi7- Erkek kardeşinin oğlu8- Kız kardeşinin oğlu. 9- Müslüman kadın. Çünkü mümin bir kadın, gayri müslim kadınların yanında diğer yakın hısımlarının yanında açıldığı gibi açık oturamaz. Burada, gayri müslim kadının kendi erkeklerinin yanında müslüman kadını tasvir etmesi ve onu anlatması engellenmek istenmiştir. Hz. Ömer, Ebû Ubeyde (r.a)'ye yazdığı bir mektupta şöyle demiştir: "Bana, müslüman kadınların hamamlara müşrik kadınlarla birlikte girdikleri haberi ulaştı. Bu, daha önceden kalma bir âdettir. Allah'a ve ahiret gününe inanan hiç bir kadının kendi dininden olmayanın avret yerine bakması helal olmaz" (İbn Kesîr, Muhtasaru't-Tefsîr, II, 600, 601). 10- Kölesi ve câriyesi: Bir kadın, köle veya câriyesinin yanında örtüsüz kalabilir, çünkü Hz. Peygamber, Fâtıma (r.an)'ya bir köle bağışlamıştı. Bu sırada Hz. Fâtıma'nın üzerinde başını örtse ayakları, ayaklarını örtse başını açık bırakan bir elbise vardı. Hz. Peygamber bu durumu görünce şöyle buyurdu: "Senin için bir sakınca yoktur. Çünkü bu köle senin baban ve oğlun yerindedir" (Ebû Dâvud, Libâs, 32). 11- Erkekliği kalmamış hizmetçiler: Denk olmama, yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle kadınlara karşı istek duymama veya hadım olma gibi nedenlerle evin sahibi kadına cinsel bakımdan zararı dokunmayacak hizmetçiler, bahçıvan ve aşçı gibi kimseler, kadın için diğer hısımlar gibidir. 12- Kadınların gizli yerlerine bakmaktan anlamayan küçük çocuklar: Kadınların yanında bulununca onların konuşma, yürüme ve giyimlerinden cinsel bakımdan etkilenmeyecek derecede küçük yaştaki çocukların yanında örtünme zorunluluğu bulunmaz. Ancak çocuk erginlik çağına yaklaşmış olursa, artık yabancı kadınların yanına girmemelidir, çünkü, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kadınların yanına girmekten sakının" "Ey Allah'ın Resulu! kocanın erkek kardeşi için ne buyurursunuz?" diye sorulunca, "Kayın birader ölümdür" buyurmuştur (Tirmizî, Radâ, 16; Ahmed b. Hanbel, IV, 149, 153). Bunlardan başka dede, amca, dayı, süt kardeş gibi kendileriyle sürekli olarak evlenmek yasaklanan hısımların yanına da kadın süs yerleri açık olarak çıkabilir. Ancak bir fitne korkusu olunca kadının örtünmeyi tercih etmesi daha temiz ve daha uygundur.

Hiç yorum yok: