18 Ekim 2007 Perşembe

AŞEVİMİZ

Şehrimizin kenar mahallelerinden birinde görev yaptığım yıllardı. Konuşmalarımızda İftarda yenileceklerin, teferruatıyla anlatıldığı Ramazan ayının ilk günlerinden birinde; öğrenci velimiz olduğunu bildiğim ve okula çok nadir gelen bir abla utana sıkıla bir konu hakkında konuşmak istediğini söyledi.”Hocam ,iki gündür sadece su ile iftar ediyoruz,akşama iftarda da yiyecek bir şeyimiz yok, çocukların dayanacak halleri kalmadı,yardımınız mümkün mü? ”dedi.Kanım donmuştu.Bir süre kendime gelemedim utancımdan. Oturmasını ve durumunu anlatmasını rica ettim. “ Esnaf olan kocasının birkaç sene önce vefat ettiğini ,borçlar yüzünden dükkanlarının elden çıktığını, akrabalarının ilgilenemediğini,genç oğlunun çalışarak eve baktığını,o da askere gidince de diğer küçük çocukları çalışacak yaşta olmadıklarından harçlıksız kaldıklarını,konu komşunun ekmek yaptıklarında verdikleri bir-iki bazlamaç ve bir tas çorba ile idare ettiklerini,birkaç günden beri de yakın komşularının akrabalarına iftar davetine gittiklerinden yiyecek bir şey bulamadıklarını utana sıkıla anlattı.Adresini bir kağıda yazdım ve evine gitmesini söyledim. Önce, üçüncü sınıfa giden iki çocuğunu çağırıp kendileriyle konuştum.Utanarak ,kızara bozara annelerinin anlattıklarına benzer şeyler söylediler. Mahalle muhtarı ve birkaç yaşlı amca da yoksulluklarını teyit ettiler. Kadıncağız yalan söylemiyordu.Durumu anlattığım birkaç arkadaşımla en yakın markete gidip gücümüzün yettiğince yiyecek bir şeyler alıp poşetleri biraz da harçlık ekleyerek kadıncağızın evine teslim ettik. Akşam iftarda lokmalar boğazımıza diziliyordu.O aile gibi başkalarının da olmadığını kim söyleyebilirdi ki ? Ertesi gün çalışmalarını duyduğum “Gönüllü Kuruluşlar Aşevi”ne gittim.Olayı anlattım , yemek kartı vermelerinin mümkün olup olmayacağını sordum. Adresi aldılar ve araştıracaklarını söylediler.Araştırmayı yaptığımı söyleyince de yemek kartını verdiler. Çocuğa yemek kartını verdim ve bu günden itibaren yemek alacaklarını tembih edip eve gönderdim . Üç dört gün sonra çocukla karşılaştığım da gözlerini benden kaçırmasından , bir aksilik mi var şüphesiyle “yemek alabiliyor musunuz? “ diye sordum. Cevap vermemesi üzerine annesini çağırması için gönderdim. Yarım saat kadar sonra abla geldi.”Hayırdır abla ,yemek almıyorsunuz herhalde,bir problem mi var?” diye sordum. Ablanın gözyaşlarıyla dolu iman ve asalet örneği cevabı o gün bu gün aklımdan çıkmaz. “ Hoca ,verdiğin yemek kartını ve yemek sıtıllarını aldım , çocuklarla aşevine gittik. Yemekleri ve ekmekleri aldık. Akşam iftarda bir kaşık bile boğazımızdan geçmedi. Çünkü yemek alma sırasına girenlerin hepsi de bizden çok daha fakir ,yaşlı ve sakat insanlardı. Bize, bazen unutulsak da konu komşudan bir iki kap yemek geliyor , Al yemek kartını hoca ... geri ver daha çok ihtiyacı olanlar faydalansın, Aşevinden yemek alarak , haklarını yemiş oluruz diye Allah’tan korkuyoruz !...”
.....................
Ertesi gün kartı iadeye gittiğimde Hekimdede’nin ara sokaklarında iki yaşlı teyze gördüm bizim mahalleden. Birinin elinde bir torba patates diğerinin elinde üç kiloluk bir tuz vardı.Zorla taşıyorlardı.Beni tanıyorlardı.Yardım edeyim dedim ve ellerinden aldım.Öyle yorulmuşlardı ki itiraz bile edemediler.”Nereye gidiyorsunuz böyle ane” diye sordum. Biraz soluklanmışlardı.”Aşevine kurban aşevine , karınca kararınca bizim de bir hayrımız dokunsun istedik. İmkanımız olaydı daha çok şey alırdık ama yaşlılık maaşıyla geçiniyoruz biliyorsun”
.......................
Merhamet, ‘rahmet’ kökünden türemiş bir kavramdır. Rahmet; merhameti hak etmiş birine iyilikle acıma ve şefkattir. Rahmet, acıma, esirgeme, sevgi gösterme, yardım etme gibi anlamlara gelir.Türkçe de ‘rahmet’ kelimesi daha çok Allah’ın merhametle muamele etmesi, bağışlaması ve acıması anlamında kullanılmıştır. Rahmetin kapsadığı bütün manalar da ‘merhamet’ kelimesine yüklenmiştir.Merhamet ve rahmet, muhtaç ve sıkıntıya uğramış birini sıkıntıdan kurtarmayı ve onun yerine ona iyilik etmeyi, yardımda bulunmayı hedef edinen bir acıma duygusudur. Bu duygu, şefkat ve acıma ile başlar, yardım etmekle sonuçlanır Şüphesiz ki merhametin asıl kaynağı Allah’tır. Merhamet sahibi Allah’a ve Peygambere inanan müminler de, onlara inandıklarından dolayı ‘merhamet’ sahibidirler. Merhamet sahibi olanlar zayıflara acırlar, düşkünlerin elinden tutarlar, ekmeklerini başkalarıyla bölüşürler. .Merhamet sahibi olanlar, çocuklara, kadınlara, yaşlılara, sakatlara, fakirlere, kimsesiz yetimlere, hastalara ve mazlumlara ilgi gösterirler, acırlar ve yardım ederler. Peygamberimiz (as) merhametin önemini ; İnsanlara merhamet etmeyene Allah’ta merhamet etmez” (Müslim, Fedail/15,2319, 4/1809)
İnfak; Allah yolunda harcama yapma, birini besleme, geçimlik verip geçindirme demektir Kur’an-ı Kerim, müminleri tanıtırken; onları ‘Allah yolunda infak edenler ’ olarak tanıtıyor. İnfak edenleri sürekli övüyor, ödüllerinin büyük olduğunu belirtiyor. İnfak, aile reisinin bakmakla yükümlü olduğu kişilere verdiği geçimlik olduğu gibi, muhtaçlara ve fakirlere verdiği zekât, fitreler ,verdiği sadakalar da, yaptığı yardımlar da birer infaktır. İnfak’ın en güzeli kişinin çok sevdiği maldan yaptığı harcamadır.“Sevdiğiniz şeylerden Allah (cc) yolunda harcayıncaya kadar Cennete ve iyiliğin en güzeline ulaşamazsınız.” (3 Âli İmran/92) Müslüman aileleri ve müslüman toplumları ayakta tutan en önemli bağlardan biri infaktır. Bu ahlâkı yeterince yaşamayan evler ve toplumlar çökerler.
‘Sadaka’, kişinin malından sadece Allah’ın hakkı olarak ayırdığı vergidir. . Müminin zekât vermesi sadaka olduğu gibi, Müslüman kardeşinin yüzüne gülümsemesi bile bir sadakadır. Kur’an, ‘sadaka’ kelimesini müminlerin yakınlarına, yetimlere ve fakirlere yapılan yardım şeklinde kullanmaktadır. (2 Bakara/177, 263) “ Mallar, zekât vermekle temizlenir, artar ve bereketlenir. (2 Bakara/276) Allah’ın verdiği nimetler karşılığında, yani her bir ni’met için sadaka vermek, şükrün bir ifadesidir.
Şanlıurfa’mızda bu yıl on birinci defa kapılarını ihtiyaç sahiplerine açacak olan Gönüllü Kuruluşlar Aşevi yemek dağıtımına , 11 Eylül de başlıyor. Her gün 1200 aileye sıcak yemek verecek aşevine yardımcı olmak bütün Şanlıurfalıların görevi olmalıdır. Maddenin kutsal hale getirildiği, iyilik duygularının yok olmaya yüz tuttuğu, başkalarının pek hesaba katılmadığı böyle bir zamanda, İslâm’ın sadaka emri ve iyilikte bulunma tavsiyesi daha da önem kazanmaktadır .Yanımıza eşimizi ve geleceğimiz olan çocuklarımıza da alıp aşevimizi ziyaret edelim onlara destek verelim.

Hiç yorum yok: