18 Ekim 2007 Perşembe

BİR İLKBAHAR SABAHI

Sabah dokuza doğru ekmek ve Gap Gündemi’ni almak için evden çıktım. Beni sokakta ışıl ışıl güzel bir ilkbahar sabahı karşıladı. Üç beş bulutçuğun gezindiği gökyüzü masmaviydi. Eskiden baharı bilmeyen biz Şanlıurfalılar son birkaç yıldan beri baharın tadını da çıkarır olduk. Ağaçlar ne de güzel rengarenk çiçekler açmışlar. Yukarıdan en ufak bir çöpün bile atılmadığı bahçemizdeki çiçekleri, komşu binadaki bir çocuk kopmamasına dikkat ederek kokluyor ve neşeyle ağaçtaki çiçekleri koklamaya gidiyor.
Temizlik işçileri de bu gün pek gayretliler. Hem sokak hem de cadde tertemiz olmuş. Tanımadığım bir bey selam veriyor tebessüm ederek. Selamını alıp fazlasıyla iade ediyorum. Müslümanın müslümana tebessümü bile ne güzel bir ikram. Karşı okuldaki çocuklar cıvıl cıvıl bahçede koşuşturuyorlar. Öğretmenleri adeta anne-baba şefkatiyle aralarında geziniyorlar. Yolun karşısına geçmek için beklerken bir otomobil durup bana ve bekleşen öğrencilere geçmemiz için işaret ediyor. Ne efendi adam, teşekkür anlamında selamlıyorum kendisini.
Esnaf neşeli bir şekilde dükkanının vitrinini temizliyor. Hatta kasap bile et alan bir müşterisiyle şakalaşıyor. Markete girip gazeteye baktım. Ana bayiden almışlar şükür. Gazeteyi gösterip parasını uzatıyorum,alırken teşekkür ediyor. Ben de dükkanının temizliğini tebrik ediyorum. İçerideki iki kişi bir yandan alışveriş yapıp bir yandan da laflıyorlar. Biri artık bahçelerde yetişen sebzelerin atık değil temiz sularla sulanacağını, bunun için çalışmalar yapıldığını söylüyor. Diğeri ise mahallemize yapılan yeni okulun sayesinde artık kendi çocuklarının da yakınlarındaki okula gidebileceklerini,servis masrafından kurtulacaklarını söylüyor.
Fırının önünde çocuklar sıra olmuş bekliyorlar. Hiç birinde çıt yok. Kim öğretmişse sağ olsun ne güzel olmuş bu adet. Ben de bekliyorum. Çocuklar ‘amca sen bekleme önce al’ diyorlar. Ne kadar terbiyeli çocuklarmış. Onlara teşekkür edip çok iyi pişmiş ekmekleri alırken fırının ve çalışanlarının temizliği dikkatimi çekiyor. Sanki temizlik ürünü reklamı için hazırlanmışlar,aferin diyorum içimden. Pişirmeden önce hamuru dikkatle tartmaları bir yana fırından çıkan iki kürek ekmekten seçtikleri bir ikisini de tekrar tartıp kontrol ediyorlar. Dikkatle baktığım ilgisini çekmiş olmalı ki ‘ kul hakkı amca nemize lazım’ diye sesleniyor.
Eve doğru giderken benim toruna bir şey almadığım geliyor aklıma. Yakındaki bakkala bir şeyler almak için giriyorum. Raftan aldığım gofreti gösterip fiyatını soruyorum. ‘İki yüz elli bin lira amca ama onu bana verin size yeni kutudan çıkarıp vereyim. Onun kullanma tarihinin dolmasına birkaç gün kalmıştı,iadelerin arasına koyarım.’ diyerek gofreti değiştiriyor. İşte bizi böyle dürüst ve ahlaklı gençler kalkındıracaktır diye düşünerek teşekkür edip dükkandan çıkıyorum.
Oh be ! Yazdım sonunda
Bir de neşelendirecek şeyler yazamaz diyorlardı.

Hiç yorum yok: