12 Temmuz 2008 Cumartesi

SONUNA KADAR SAHİP ÇIKILACAKTIR!

Filozof Eflatun, Mağara İstiharesi’nde insanların doğdukları günden beri karanlık bir mağarada, zincirlenmiş bir şekilde mağaranın kapısına arkaları dönük olarak oturmaya mahkûm olduklarını söyler. Başlarını bile arkaya çeviremeyen bu insanlar, mağara kapısından içeri giren ışığın aksettiği karşı duvarda mağaranın dışında olup bitenlerin gölgelerini izlemektedirler. Bu gölgelerin ve yansımaların gerçek olduklarından yola çıkarak dış dünyayla ilgili değerlendirmelerde ve iddialarda bulunurlar. Bir gün içlerinden biri zincirlerinden kurtulur ve dışarı çıkarak gölgelerin asıl kaynağını görür. Bir süre sonra da mağaraya geri dönerek dışarıda gördüklerini eski arkadaşlarına anlatmaya başlar. Ama içeridekiler duvarda gördüklerinin zahiri olduğuna ve asıl gerçeğin mağaranın dışında yaşanmakta olduğuna bir türlü inanmak istemezler…
……………………………….
Karanlık mağarasındaki yansımalara alışıp ışığa/gerçeklere çıkmamakta direnerek anlatılanları bir masal veya bir komplo teorisi olarak tanımlayanların inatlarına inat, gelin biraz cesaret ederek mağaranın dışına çıkalım, zincirlerden uyuşmuş bedenimizi ve beynimizi kullanmaya, gözlerimizi de ışığa alıştırmaya çalışalım.

Türkiye’mizde 1 Mart Tezkeresi’nin sonrasında başlayan ‘Değişim Süreci’ Mayıs 2006’dan sonra çok daha hızlı ve geri dönülmez bir şekilde yol almaya devam etti.

Bu süreç millet-devlet yakınlaşmasını sağlayarak iç politikadaki bir kısım sorunları da ‘Sivil Anayasa’ ile çözme yolunu seçti. Ayrıca eski statükonun milletle savaşta kullandığı; “Ergenekon” adını taktıkları karanlık ve eli kanlı çeteleri de tasfiye etmeye başladı.

Bu tasfiye/temizlik hiçbir dış etkenin müdahalesi olmadan azimle yapılmaktadır ve sonuna kadar devam edecektir.

Dış politikada ise 1944’lerden beri ABD yörüngesinden çıkamayan ülkemiz bağlarını koparmış olarak ‘Yeni Türkiye Vizyonu’nu kendine özgü projeleriyle başarıyla yürütmektedir. Bu anlamda Türk Dünyasındaki birlik için Orta Asya ülkeleriyle; İslam dünyasıyla birlik olmak için de Orta Doğu ülkeleriyle yapılan ekonomik-siyasi-kültürel işbirliği çalışmaları başarıyla yürütülmektedir. Bu Yeni Türkiye, Osmanlı topraklarında yaşayan kardeşlerimiz için bir umut ve yeniden canlanma kaynağı olmuştur.

Başbakan Erdoğan’ın Irak Başbakanı Maliki ile imzaladığı “Yüksek Stratejik İttifak Belgesi” ABD’ye rağmen bölgede etkili olabildiğimizin önemli bir göstergesidir. Bundan sonra Türkiye ve Irak; diplomasi, savunma, ekonomi ve enerji konularında ortak politikalar üretebileceklerdir.

“Bu yakınlaşma politikaları, Osmanlı sonrası sömürgecilerin cetvelle çizdikleri sınırlara inat Irak ile gereksiz sınırlarımızın kalkması hayallerimizi güçlendirmelidir. Bu arada aynı hayalleri kurmaya, Suriye ve Nahcıvan sınırlarımız içinde ısrarla devam etmeliyiz.”

İşte içeride devlet-millet yakınlaşması, dışarıda ise yepyeni bir vizyon sahibi lider ülke olma adımlarımız kendilerini dünyanın hakimi gören ABD ve diğer sömürgeci ülkeleri haliyle telaşlandırmıştır. Kendileri dış politikada engelleyici siyasi mücadeleler yaparken içerideki bildik işbirlikçilerini ve çetelerini tekrar milletimizin üstüne salmaya başladılar.

İşte ülkemizdeki bütün toz-dumanın ve gürültünün asıl sebebi budur.

Bütün engellemelere rağmen kendi temsilcilerini iktidara getiren ve kendi Cumhurbaşkanını seçen aziz milletimiz bu defa da, karşılarına dikilen statükonun yargı engeline rağmen seçtiklerine sahip çıkacaktır!

Halk düşmanlığı, millet düşmanlığı, rengarenk darbe tehditleri, provokasyonlar artık bırakılmalıdır!

Milletimiz artık bu inatlaşmanın Ak Parti’yle, bölücülükle, irticayla, başörtülü dindar kızlarımızla değil, özellikle kendisiyle yapıldığını görüyor artık!

Onların savunduklarının da Cumhuriyet ve laiklik falan değil; saltanatları, zenginlikleri, statüleri, makamları ve elleri milletin kanına bulanmış çeteleri olduğunu da apaçık görüyor artık!

Bu yüzden boşuna çabalıyorlar.

Hem kendileri hem de çeteleri milletimizin yakasından düşsünler artık!