18 Ekim 2007 Perşembe

ÖĞRETMEN

Birkaç yıl önceydi. Okula geç kalmamak için acele ediyordum. Tam evden çıkmıştım ki komşumuzun beş yaşındaki oğlu Muhammet ile karşılaştım. Fırından kahvaltı için ekmek almaya gidiyordu.Her gördüğümde selamlaşırdım kendisiyle ,yine selamlaştık.”- Nereye amca ?” dedi.”- Okula gidiyorum Muhammet “ Önce elimdeki çantaya sonra da bana dikkatle baktı ve hala hatırladıkça gülümsemekten kendimi alamadığım sözleri söyledi. “ – Koskocaman adam olmuşsun hålå okula mı gidiyorsun ?” Evet , yedi yaşından beri okula gidiyordum.Neredeyse kırk senedir. Öğrencilerimi,tebeşir tozunu,o bir türlü ısınamadığım mekanik melodili zil sesini , sınıfın havasını , hepsini seviyordum. Ve ilk defa bu yıl okulların açıldığı ilk gün okula gitmedim. Eğitimcilik devam ediyor ama okul bitti Muhammet.
Öğretmen...Öğreten ve öğretirken de eğiten insan ... Yani eski adıyla ‘muallim’veya ‘hoca’...Terbiye edici ve yol gösterici bir ‘ aydın ‘ olarak öğretmen !.. İyi’ye, güzel’e ve doğru’ya yönlendiren yol gösterici!.. Öğretmen ,hem öğreten ve hem de öğrenen..Sevgili Öğretmenler sizleri anlatan bir kısım güzel dizeleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Sizler, yazmakla bitmeyecek övgülere layık bir mesleğe sahipsiniz. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor,başarılarınızın devamını diliyorum.
Şahin Taş’ın dediği gibi , ’girer sınıfa ‘ öğretmen ve üzerine sınıf mevcudunca “namlular” çevrilir./ Meraklar,dikkatler,sorular.../ Öğretmenin imdadına zil yetişir. / Sınıftan delik deşik olmuş halde “çıkar”
Ama amacına ulaşmıştır. / Yıllar geçer böylece. Öğrenmiş,öğretmiş,eğitmiştir yüzlercesini ,binlercesini.
Yıllar ona çok şeyler öğretmiştir. / O şimdi sınıfa gülle giriyor ve “gülle çıkıyor”. / O artık gerçek bir öğretmen.
Muhsin İlyas Subaşı şiirinde bakın neler demiş sizler için ; ..............Öğret mene, / Öğret mene, /Doğruyu öğret mene. / Men ki ,yurdun umudu, / Olmuşam bu çağımda. / Onun için her zaman / Muhtacım öğretmen’e
Kalbin saksı olanda/ Men ekili çiçeğem. / Kendim sende bulanda, / Başım önüne eğem... / Öğretmen’e
Öğretmen’e / Men köle öğretmen’e / Öğretmen ki mumdur, / Erirken aydınlatır. / İşte o aydınlığı, /Her zaman öğret mene.
Hemşehrimiz , değerli eğitimci Mehmet Adil Oymak ; gerçek öğretmeni ,geçmiş bir çağda aramaktadır. Bunu yaparken de , kültürümüzdeki öğretmen tipinin artık pek rastlamadığımız kimi özelliklerini bize hatırlatmaktadır:
O çağda / Gözümüz gözündeydi bilenin / Elpençe durulurdu / Yerinde güller bitsin diye / Duayla vurulurdu / Bir harf öğretene köle / Öğreten azad olunurdu / Değil elindekini yitirmek / Aranır Çin’de bulunurdu.
Coşkun Ertepınar ise en çok öğretmen şiirleri yazan öğretmen-şairlerden biridir. ”Ben Öğretmenim Çocuklar” başlıklı şiirinde gururla,kıvançla başlığı oluşturan bu dizeyi sık sık tekrarlar : Ben öğretmenim çocuklar, / Şimdilerde değil ,eski sizlerle yaşarım, / Düşersiniz düşerim,koşarsınız koşarım.
İçimi bir tuhaf eder kan, / Sıyrılmış kollarınız,çizilmiş dizleriniz bende /............. / Unutmam hiçbirinizi,/ Bininizi,on bininizi, / Kendiniz bile unuturken o günlerdeki kendinizi. / Ben görürüm ,siz görmeden geçersiniz bazen, / İncinir o eski dost yüzleriniz bende. / ............. / Ben öğretmenim çocuklar, / Ayrılsam da sizinleyim sınıfta,bahçede , sokakta, / Hani arada bir kararırdı bakışlarınızda yeşil tahta / Benimde içim kararırdı o zaman / O zaman benden kaçan gözleriniz bende...
Yine öğretmen –şairlerimizden Halim Yağcıoğlu, şiirinin bir yerinde , öğretmenlerin hem maddi “fakir”liğinden söz etmektedir, hem de kalp ve gönül zenginliğinden : Fakir bir öğretmenim ben çocuklar / Kalbimi sizlere veriyorum../
Sabahattin Ali ; öğretmenin hayatının “bir feragat içerisinde geçmekte olduğu”nu söyler ve bu fedakarlığı yüzünden öğretmeni hor gören hatta “enayi” yerine koyanlara şu cevabı verir:
Muallime dudak büken ey gafil uyan! / Para değil bu mesleğe onu bağlayan, / Hocalığın sihirli bir iptilasıdır...
Ali Yüce , henüz sendika hakkının verilmediği eski günlerde öğretmeleri kutlamak için yazdığı şiirinde toplumsal çelişkileri dile getirir : Topu yok tüfeği yok / Altın dişli köpeği yok / Karanlıkla çarpışır hep / Acıkmaz susamaz ki / Üşümez ki kalın giysin / Parayı n’etsin öğretmen / Ne diye üzsün devletini / Niçin gitsin greve / Sendikayı n’etsin öğretmen...
Bu sevilen öğretmen şiirlerinin arasına , Mehmet Sarmış beyin o çok beğenilen “Öğretmenim” şiirini de alıntılamadan geçemeyeceğim : Küçücüktüm / Ürkek ürkek çıktım merdivenleri / “Bu sınıfın” dediler,girip oturdum / “Bu gelen öğretmenin” dediler / Ayağa kalktım / Yalnız taralı saçlarınıza / Ütülü elbisenize değil / En çok gözlerinize baktım / Işığı,sevgiyi gördüm çocuk aklımla / Sanki bakışlarınızla yıkandım / Sizi gönlümün derinliklerine almak istedim / Bütün arkadaşlarımdan kıskandım / Aksatmadım okulu,derslerimi / En erken gelip,en sona kaldım / Siz ne söylediyseniz inandım / Ne verdiyseniz aldım / O kadar büyüktünüz ki gözümde / Kendi kendime dedim ki / “Büyüyünce ben de ‘sen ‘ olacağım” / Başkaları sorunca da hazırdı cevabım: / “Öğretmen olacağım.” / Yıllar sonra tuttum sözümü öğretmenim / Öğretmen oldum / Lakin ‘sen’ olamadım / Senin gibi öğretmen bulamadım / Ne dünya sizin anlattığını kadar güzel / Ne insanlar o kadar iyi / Ya siz yanılmışsınız öğretmenim / Ya birileri değiştirmiş her şeyi / Tanıdıkça dünyayı,insanları / Pişman oldum büyüdüğüme / Hayallerim alt üst oldu öğretmenim / Çözüm bulamıyorum bu kördüğüme / Diyorum ki / Hala öyle iyiyseniz eğer / Veya hala öyle ustaca rol yapabiliyorsanız / Yine geleyim size / Bakmadan yaşıma başıma / Yine en ön sıraya oturayım / Yine dünya çok güzel/ İnsanlar çok güzel deyin / Ama inandırın beni kendinize / Ellerimden değil aklımın ucundan tutun / Hakk’ın ve hakikatın bilgisine götürün / Ama yetmez / Girin gönlümdeki o eski yerinize / Hakk’ın ve hakikatın sevgisine götürün / Sizde ilacım / Size muhtacım. / .......
Değerli Eğitimci Doğan Cüceloğlu , bütün öğretmenlere okumalarını tavsiye edeceğim “Savaşçı “ adlı kitabının sunuş bölümünde öğretmenini öyle güzel anlatıyor ki : Ben yedi yaşında okula başladım. İlk gün öğretmen bir oğlanı cetvelle dövdü; kıpır kıpır yerinde duramayan ,bugünkü bilgiler çerçevesinde olsa , büyük bir olasılıkla hiperaktif tanısı konacak olan ,Şükrü adında ufak bir oğlan çocuğu. Çok korktum. Ertesi gün hastalandım.Sıtma oldum.Sarhoş iğnecinin iğnesi sinire geldiği için sol bacağım kurudu,zayıfladı ve topal oldum. O yıl okula gidemedim. Rahmetlik annem bacağıma aylarca sıcak kepek lapası sardı, geceler boyunca kan yürüsün diye o bacağımı ovdu.Ve ayağıma kan yürüdü ,can geldi,dokuz ay sonra topal aksak ,yine yürümeye başladım. Ertesi yıl sekiz yaşında ,korkarak okula gittim.Okulun ilk günü ,güler yüzlü sıcacık bakışlı bir öğretmen bizimle beraber çocuk şarkıları söyledi,”Aferin çocuklar,ne güzel söylediniz,” dedi. Ve benim saçımı okşadı. Gözümün içine baktı,gülümsedi.Son dersten sonra eve koşarak gittim, yolda coşkuyla şöyle bağırdığımı hatırlıyorum: ”Ben okulumu seviyorum! Ben okulumu seviyorum!”İki yıl sonra annem öldü. Okula gittiğimde yine aynı öğretmenim başımı okşadı,gözleri nemliydi. Şimdi ben altmış bir yaşındayım .Ve bu satırları yazarken gözlerim nemli. Öğretmenimi özledim. Sevgili öğretmenim ,benim başımı yine okşayın. Yine gülerek bakın yüzüme.Yine beraber şarkı söyletin bize. Sizin sevgi dolu sözlerinize ve takdir dolu bakışlarınıza hep ihtiyacım oldu; onların yeri başka. Kimse öğretmen gibi bakamıyor,kimse öğretmen gibi sevemiyor,sizin sevginiz bir başka öğretmenim.
***

Hiç yorum yok: