21 Ocak 2015 Çarşamba

GELECEK BİLİMDE YENİ TÜRKİYE

Fütüroloji, gelecekbilim veya gelecek çalışmaları; gelecekte gerçekleşebilecek veya geleceğe dair bilimsel, teknolojik ve sosyolojik gelişmeleri, olağan durumun şartları ve eğilimlerini temel alarak inceleyen ve tahminler yürüten bilim dalıdır. TDK tanımına göre: "küresel bir perspektif içinde geleceği öngörmeye çalışan bilim."Dünya'da birçok üniversitede fütüroloji kürsüleri mevcuttur. Fütüroloji ile uğraşan kimselere fütürolog denir. Çağımızın tanınmış ‘Gelecek Bilimcileri‘ 2000’li yıllardan itibaren Türkiye’yi, önceki yıllardan çok daha farklı değerlendirmişler, 21 yüzyılın yıldızı olacağını işaret etmişlerdir. (A)
Prof.Dr. David Passig ‘2050’ adlı eserinde “Türkiye’yi saran ve içinde gelişen eğilimleri inceledikçe Türkiye’nin 21.yüzyıl tarihinde, kültüründe önemli bir yer tutacağını anladım” diyor.(1) Ayrıca, 2050 adlı eserde okurlara çok ilginç bir işarette de bulunulmuş:’Türkiye’nin önümüzdeki on yıl içinde karşılaşacağı en büyük zorluk, bölge ve dünya tarihindeki yerini anlamak ve bunun getirdiği anlayışı benimsemektir.Türkiye her zaman Doğu’yla Batı,radikallikle ılımlılık,dini fanatizmle aktif demokrasi arasında dengeleyici bir güç oldu.Türk vatandaşlarının ve liderlerinin,Türkiye’nin coğrafi ve kültürel şartlarının kendilerine verdiği bu görevi devam ettirecek cesareti göstereceklerini umut ediyorum.’
Graham Fuller vermiş olduğu bir beyanatta şöyle demiş: ‘Türkiye yükseliyor. Yeni Türkiye Cumhuriyeti bölge için de büyük bir şans…(2a)’ Fuller “Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabında ‘Bugünkü Türk hükümetinin bütün komşularıyla iyi ilişkiler kurmayı hedefleyen Ortadoğu ve Avrupa’yı ilgilendiren sorunlarla çok daha içli dışlı, her zamankinden daha bağımsız bir dış politika yönünde derinlemesine ve güvenle ilerlemesi muhtemeldir. Bu Türkiye’nin geleceği açısında iyiye işarettir. Her ne kadar bu süreç Washington’un ‘müttefik’ bir Türkiye’ye sahip olduğu o eski güzel günleri aramasına sebep olabilirse de Yeni Türkiye, aslında, gerek kendi çıkarlarına ve gerekse bölgenin genel istikrarına daha iyi hizmet edebilir. Eminim ki Amerikan gözlemciler de Ortadoğu bölgesinde bir istikrar abidesi olan böyle bir Yeni Türkiye’nin varlığını takdir edeceklerdir.’diyor.(2b)
Samuel Huntington Türkiye’yi son döneminde artık yumuşak karın olarak görmek yerine, uzlaştırıcı bir rol üstlenmesinden bahsetmektedir.
Alvin Toffler ‘Türkiye Bir Silikon Vadisi Olabilir’ başlıklı açıklamasında ‘Türkiye geleneksel adımları atlayarak Üçüncü Dalga’ya geçebilir.’ diyerek eğitim aşamalarına dikkat çekmiştir.(3)
Zbigniew Brzezinski 2012’de ‘Türkiye ABD’nin kaybettiği rolü alabilir…Türkiye AB’ye üye olmadan da Batı’nın merkezi olabilir.’ diye görüş belirtmiştir.(4a) Brzezinski ayrıca şunları da söylüyor:’Uluslararası arenada,artarak daha modern hale gelen bugünün Türkiyesi, kendi emperyal Osmanlı geçmişinden aldığı bölgesel coğrafi üstünlüğü yeniden elde etmeye başlıyor.Jeopolitik düşünen, Stratejik Derinlik kitabının da yazarı olan Ahmet Davutoğlu tarafından şekillendirilen Türkiye’nin yeni dış politikası, bir zamanlar Osmanlı’nın parçaları olan Doğu Akdeniz,Kuzey Afrika ve Mezopotamya’nın da içinde bulunduğu bölgelerin bölgesel lideri olduğu önermesi üzerine bina ediliyor. Bu yaklaşım dini kaygılardan değil, tarihsel-jeopolitik motivasyonlardan besleniyor.’(4b)
‘Megatrends’ kitabının yazarı John Naisbitt 2004 Mayısında ‘Türkiye politik ve ekonomik bakımdan bölgenin lideri olacak’ diyor.(5)
Statükocu güçlere Türkiye için tehlikeli senaryolar hazırlayan meşhur ABD düşünce kuruluşu Stratfor şirketinin kurucusu George Frıedman’da analizlerinde ilginç tanımlamalarda bulunuyor:’Türkiye-Meksika ve Polonya yeni güçler olacak ‘…Müslümanlar birbirleri ile savaştıkça, ABD savaşı kazanmış olacaktır. Bu İslâm dünyasında bir devletin güçlenip, bölgesel güç olarak Amerika’ya meydan okumasının olanaksız olduğu anlamına gelmez. Türkiye Müslüman dünyasında tarihi bir güçtür ve yeniden güçlenmektedir.(6)
Dünyaca tanınmış gelecek bilimcilerin açıklamaları, 21.yüzyılın yıldızı en çok parlayacak olan ülkesinin Türkiye olacağını gösteriyor. Yeni Türkiye, Allah’ın izniyle, milletimizin gayretiyle yeni ufuklara doğru açılacaktır. Daha önceki bir yazımızda paylaştığımız üstâd Cemil Meriç’in cümleleriyle konumuza bir virgül koyalım; “muhteşem bir mazi daha muhteşem bir istikbale bağlanmış”
Yeni Türkiye misyonunun gerçekleşmesi için bütün zamanların sahibi Rabb’imize dua ediyorum.
----------------------------
(A)-Wikipedia
(1) David Passic: 2050 Koton kitap 2011
(2) a-www.aksam.com.tr./roportaj/loop-bir-amerikan-ideali-18278h/haber-18278 b-Graham Fuller: Yeni Türkiye Cumhuriyeti- Timaş Yayınları 2008
(3) Alvin Toffler eserleri: Gelecek Şoku, Üçüncü Dalga Savaş ve Anti Savaş.-webarsiv.hurriyet.com.tr/2000/11/21/262863.asp
(4) a - Zbigniew Brzezinski : http:// www.haberturk.com/dunya/haber/742828 b- Stratejik Vizyon - Zbigniew Brzezinski-Timaş yayınları.
(5) Milliyet Business John Naisbitt açıklaması
(6) George Frıedman: Gelecek 100 yıl – Pegasus Yayınları

11 Ocak 2015 Pazar

BATININ YENİ ALGI OPERASYONU

En başta söyleyelim, Müslümanlar inançları gereği ve arka planında hep kendilerine düşman istihbarat örgütlerinin oyunlarını gördükleri deneyimleriyle bütün terör eylemlerini hiçbir şekilde tasvip etmezler, kınarlar ve tavır koyarlar.
İslam düşmanlığı batının, başta Avrupa’nın ve Amerika’nın genlerine işlemiş sanki. Kinleri, garezleri binlerce yıldır bitmedi. İslam’ın adını duysalar saldırı pozisyonu alıyorlar ve örtülü ya da açık sürekli İslam’a karşı savaşıyorlar, Müslümanları insan yerine bile koymuyorlar.
Son aylarda İslam düşmanlığı batı(l) dünyasında yeniden alevlenmeye başladı. Apaçık görülüyor ki hıristiyan kitleleri psikolojik olarak güçlendiriyorlar, açık savaşa hazırlıyorlar. Almanya’daki sürekli kalabalıklaşan PEGİDA örgütü gösterileriyle, Fransa’daki ısmarlama terör eylemleriyle, Avrupa’da son on günde on beşi bulan cami yakmalarla, basın ve düşünce özgürlüğü bahanesiyle Müslümanların kutsallarına, peygamberine hakaret etmelerle “Haçlı Ruhunu” yeniden uyandırmaya, canlandırmaya başlıyorlar. Aynı Avrupa “ermeni soykırımı” yoktur diyenleri hapse atarken; Müslümanların peygamberine hakaret edenleri düşünce ve basın özgürlüğü gerekçesiyle savunuyor.
“Sadece Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgaliyle başlayan süreçte 2010 yılının sonuna kadar İslam dünyasında; 11 milyondan fazla Müslüman öldürüldü, 60 milyondan fazla Müslüman sakat bırakıldı. 34 bin 906 devlet adamı-siyasetçi-bürokrat,127 bin iş adamı, 2411 cemaat önderi katledildi.”
11 Eylül saldırılarını bahane eden batı(l) dünyası yeni haçlı koalisyonuyla 2001’den itibaren Afganistan’da 3 milyon 6 yüzbin Müslüman’ı katletti. 7 milyon insanımızı da sakat bıraktı. Aynı Haçlı Koalisyonu Irak’ta 1 milyon 200 bin Müslüman’ı öldürdü, 3 milyon 500 bin Müslüman’ı da sakat bıraktı. Geçen yaz aylarından Gazze’de 2 bin kardeşimiz İsrailli haydutlar tarafından katledildi. Son dört yılda Suriye’de 300 bin Müslüman, yine haçlı destekli BAAS rejimi tarafından öldürüldü ve milyonlarca kardeşimiz göç etmek zorunda bırakıldı. Afrika’da güttükleri çeşitli renklerdeki örgütlerle sürekli katliamlar yaptılar. Bunlardan biri olan Anti Balaka gibi yüzyılımızın yamyamlarını örgütleyip binlerce Müslüman’ı palalarla doğradılar, etlerini pazarlarda sattılar, pişirip yediler.
Sadece bir kısmını yukarda saydığımız Asya ve Afrika’daki kitlesel cinayetlerin karşısında yıllardır batı(l) dünyasından tek bir kınama çıkmadı. En son olarak Fransa’da tabi ki tasvip edilmeyecek ve senaryosu çok acemice uygulanmış; eylemden sonra kimliğini arabalarında bırakabilen ama yüzlerini ustaca gizleyen iki teröristin öldürülmesi için 90 bin güvenlik görevlisinin sahne aldığı, her yönüyle şüpheli terör eylemi sonrasında da protesto gösterileri yapan Avrupalılar, milyonlarca Müslüman öldürülürken, Müslüman’ların toprakları işgal edilip alçakça sömürülürken kör ve sağır oldular hep.
Bütün bunlar gösteriyor ki adı konmamış 3. Dünya Savaşı batının örtülü ve açık operasyonlarıyla sürdürülüyor. 100 yıl sonra dünya haritasını yeniden çizmeye hazırlanan küresel güçler örtülü saldırılarının yanında açıktan savaşlar için saflarını sıklaştırıyorlar. 11 Eylül saldırılarından sonra ABD’de uygulanan güvenlik bahaneli İslam düşmanlığı algı operasyonları Avrupa’da da başlatılmış durumda.
Tabi bu arada İslam Dünyası da 1,7 milyar nüfusuyla can-mal-akıl-namus ve nesil güvenliklerini sağlamak için; siyasi, ekonomik ve askeri alanda tek merkezli bir yapı altında olmanın gerekliliğini görerek acilen toparlanma sürecine giriyorlar. Bu konuya başka yazılarımızda değineceğiz.
***