18 Ekim 2007 Perşembe

YARINLAR İÇİN DÜŞÜNCE PLATFORMU 3. YAZ ÇALIŞMA KAMPINDAN

13.09.2007Bu yıl üçüncüsüne katıldığımız yaz çalışma kampımız da başarıyla sonuçlandı. Ülkemizin uzun yıllardır biriken çok önemli sorunlarının çözümünün satırbaşlarını görmek hepimizi heyecanlandırdı. Çalışma Kampının gündemini oluşturan konular ülkemizin genel sorunlarını kapsamaktaydı. Geçmişin şanlı tarihini sadece okuyan değil; hem şimdi hem de gelecekte yazacak günlerin ve neslin özlemini duyan bizler kıvançla şahit olduk ki işte o kutlu günler başlamıştır. İşte bu kutlu çizgiyi oluşturan noktalardan biri olmak büyük bir şeref olacaktır. Ne mutlu bize ki şimdiye kadar nesnesi olduğumuz dünyayı, özlemini duyduğumuz geçmişteki gibi öznesi olduğumuz hale çevirecek günlere geldik. Hepimiz bu değişimin ülkemizi özlediğimiz günlere getireceğine inanıyoruz. Ramazan ayının gölgesinin üzerimize düştüğü bu günlerde, tüm insanlığa bir anne gibi yaklaşan bir millet olarak isimlendirilen kavrayışa sahip olabilme duasıyla Sonuç Bildirgesini aşağıda sunuyorum.YARINLAR İÇİN DÜŞÜNCE PLATFORMU 3. YAZ ÇALIŞMA KAMPI[ 07 - 09 EYLÜL 2007, ANTALYA ]SONUÇ BİLDİRGESİYarınlar İçin Düşünce Platformu olarak 7-9 Eylül 2007 tarihlerinde Antalya Dedeman Otel'de düzenlenen 3. Yaz Çalışma Kampında ülkemizi ilgilendiren bazı konularla ilgili görüş ve düşüncelerimizi paylaşarak, çeşitli meslek mensuplarından oluşan yaklaşık 200 katılımcı huzurunda, "Sivil ve Demokratik bir Anayasa ile Ülkemizin Devlet Yönetiminde, Sosyal-Ekonomi Politikalarında Değişim Süreci" ve "Türkiye'nin Bölgesel ve Uluslararası Politikalarında Değişim Süreci" ana başlıkları altında sunulan bildiriler ve yapılan müzakereler sonucunda, aşağıdaki noktalar üzerinde mutabakata varılmıştır: 1. Ülkemizin özgürlükçü, çoğulcu, laik ve demokratik sosyal hukuk devleti anlayışının bütün kurum ve kuruluşlarıyla oluşturulacak yeni bir anayasaya kesinlikle ihtiyacı vardır. İhtiyaca cevap verecek Anayasanın, ayrıntıdan uzak, kısa ve özlü olması, bununla birlikte egemenlik, demokrasi, laiklik ve sosyal hukuk devleti gibi temel kavramların içerikleri doldurularak bunların, değişik amaçlarla kullanılma ve yorumlanmasına imkan bırakılmayacak şekilde yeniden tanımlanması gerekmektedir. 2. Anayasada yer alan değiştirilemez maddelerin sağlamlaştırılması ve korunması ne kadar önemli ise, çoğulcu, katılımcı ve demokratik bir anlayışla ülke çoğunluğunun, seçkinci bir gruba köle yapılmaması için, hak ve özgürlükleri genişleten, milletin sesine kulak veren ve onu koruyan maddelerin de anayasada yerini alması, en az o kadar önemli ve gereklidir. 3. Devletin temel kurumlarının çalışma şekli ve nasıl işleyeceğini açıkça ortaya koymadan, özgürlüklere karşı darbe yapılmasının önünün alınması mümkün değildir. Egemenliğin, kayıtsız şartsız millette ve millet adına bunu kullanma yetkisinin de TBMM'de olduğundan yasama, yürütme ve yargı erkleri dışında hiçbir organın millet adına yetki kullanması mümkün değildir.4. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi dikkate alınarak kişi hak ve özgürlüklerinin genişletilmesine önem verilmeli, tabiî hukukun temel ilkelerine sadık ve bağlı kalınmalıdır.5. Ülkemizde yaşayan insanların dînî duygularına da yer verilerek din eğitimi ve öğretiminin devlet eliyle yapılmasının lüzumlu olduğunu düşünmekteyiz. İnsanın dinini en iyi şekilde bilip öğrenmesi, tabiî bireysel bir haktır. Kişi, dininin temel prensiplerini kavrayacak kutsal kitabını okuyup belirli düzeyde yorumlayabilecek din eğitimini alma hakkına sahiptir. İlke olarak din eğitimi zorunludur. Ancak bu eğitimi almak istemediğini beyan edenlere muafiyet getirilmelidir. Bu şekilde bir taraftan evrensel kabul gören ebeveynlerin çocuklarına dinlerini öğretme hakkı yerine getirilirken diğer taraftan da özgürlüklerin korunmuş olacağını düşünmekteyiz. 6. Temel hak ve özgürlükler kapsamında eğitim, öğrenim ve çalışma hakkı ile din ve vicdan özgürlüğü teminat altına alınarak, uygulamada yorum ve anlayış farklılıklarına meydan vermeyecek bir düzenleme yapılmalıdır. Bu bağlamda kılık ve kıyafetleri sebebiyle eğitim ve çalışma hakları engellenenlerin mağduriyetleri giderilmelidir. 7. Sivil toplum kuruluşlarının varlığına, bağımsız çalışabilmelerine ve ifade özgürlüğüne ilişkin kısıtlamalar ortadan kaldırılmalıdır. Bu kuruluşların, eylemleri suç teşkil etmediği müddetçe toplumun sesi olmaları ve bireylerin bu kuruluşlarda yer almaları için özendirici kurallar getirilmelidir. 8. Yaşanan küreselleşme sürecinde katı devletçilikten, milletin refahı ve özgürlüğüne uzanan gelişmede, devlete ait kamu mallarının özelleştirilmesindeki ve yabancı sermayenin ülkeye girişindeki engeller ortadan kaldırılmalıdır. Bu bağlamda anayasada daha açık ve belirleyici hükümlerin bulunması, özelleştirme ve yabancı sermayenin girişi konularında yargının farklı kararlar alması ve bürokrasinin katı tavrının etkileri, en az düzeye indirilmelidir.9. YÖK kaldırılmalı, ülke genelinde bütün üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayacak yeni bir yapı oluşturulmalıdır. 10. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmeli, yetkili fakat sorumsuz olma anlayışına son verilerek, 1982 Anayasasında verilen yetkiler azaltılmalıdır. Yüksek Askeri Şura (YAŞ), Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararları ile birlikte Cumhurbaşkanının tek başına verdiği kararlar ve idari işlemler yargı denetimine tabi tutulmalıdır. 11. Anayasa Mahkemesi yeniden yapılandırılmalı, mahkeme üyelerinin seçim şekli değiştirilmeli ve üyelerinin önemli bir bölümü TBMM tarafından seçilmelidir. Anayasa Mahkemesi'nin "kanun koyucu" gibi hareket etmesine imkan vermeyecek şekilde yetki ve sorumlulukları açıkça düzenlenmelidir. Bu mahkemenin kararlarına karşı itiraz veya temyiz yolu açık olmalıdır.12. Güvenlik politikalarımız, ülkemizin ulusal ve uluslararası çıkarlarına uygun olarak devamlı gözden geçirilmeli, bu bağlamda NATO ve ABD ile ilişkilerimiz yeniden sorgulanmalıdır. Dış politikada çok yönlülük ve denge politikası tekrar tesis edilmelidir. Yeni güvenlik, siyasi ve iktisadi işbirlikleri süreci oluşturulmalı ya da mevcutlara dahil olunmalıdır. Türkiye, ilk etapta Şanghay İşbirliği Örgütü'ne gözlemci üye sıfatıyla katılmalı, başta ABD olmak üzere Batı ile ilişkilerinin seyrine bağlı olarak tam üyelik çerçevesinde çalışmalarını sürdürmelidir. 13. İslam dünyasının şu anda yaşadığı çıkmaz ve açmazlardan kurtarılması için, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geliştireceği politika ve projelere âcil gereksinim duyulmaktadır. İslam dünyası ile yeniden kucaklaşmak, onlara yardımcı olmak ve hep birlikte bir üst kimlikte birleşmek gerekmektedir. Bu kapsamda İslam dünyası ile var olan çok yönlü ilişkiler geliştirilmelidir. 14. Orta Asya Cumhuriyetleri, Azerbaycan, Nahçıvan, Gürcistan'la yakın diyaloglar tesis edilerek işbirliği ve entegrasyon için aktif çalışmalara başlanmalıdır. Orta Asya devletlerinde ve Azerbaycan'da mevcut yer altı kaynaklarını, Rusya, Çin ve ABD'nin ticari hesaplarından mümkün olduğunca kurtararak bu kardeş devletlere gerekli destek verilmelidir. Ekonomik, siyasî ve askerî işbirliği oluşturabilmenin yolları aranmalıdır. 15. Ülkemizin AB sürecini, ülke çıkarları doğrultusunda en iyi bir şekilde sürdürmesi gerekmektedir. Halkımızın sosyal refahı, ekonomik kalkınma, güçlü bir dış politika, kişi hak ve özgürlükleri için bu sürecin devamında fayda görülmektedir. AB'ye girilse de girilmese de bu süreçten her hâl ü kârda kazançlı çıkacağımız düşünülmektedir.16. Ege ve Kıbrıs'la ilgili uluslararası sorunlarımıza alternatif çözüm yolları aranmalıdır. KKTC'de halkın sesine de kulak vererek hükümetlerin çözüm yolları bulabilmesine önem ve destek verilmelidir. Milletin seçerek göreve getirdiği parlamentonun ve onun içinden çıkan hükümetin, çözüm yolları bulabilmesine katkı sağlanmalıdır. Türkiye, KKTC halkının millet olma bilincini pekiştirmesi için milli ve manevi açıdan önemli destek vermelidir.17. "Güneydoğu sorunu" ya da "Kürt sorunu" denilen sorunun çözümü bağlamında asıl çabayı Kürt vatandaşlarımızdan değil, devletimizden beklediğimizi belirtmek isteriz. Devletin, Kürt sorununun varlığını kabul ederek, oluşturacağı yeni yaklaşımlarla üstesinden gelmesini bekliyoruz. Bölge halkından bir kısmının sarıldıkları alt kimliğe sıkışıp kalmamalarını da özellikle bekliyoruz. Ülkemiz, yaratılan kardeş düşmanlıkları ve şer odaklarından kurtarılmalıdır. Tek devlet, tek millet ve tek bayrak altında bütün etnik kimlikleri, sosyal ve kültürel hakları tanıyarak, ortak değerler çevresinde üst kimliklerde bütünleştirerek mutlu yaşatmayı başarmak, Devletimizin öncelikli görevi ve hedefi olmalıdır.Sonuç olarak Türkiye, Onbirinci Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde başlatılan gerginlik ortamından, 22 Temmuz 2007'de verdiği sağduyulu kararla çıkmıştır. Ülkemizde yaratılan krizin asıl sebebinin, Anadolu insanı ile seçkinci sınıfın iktidar kavgası olduğu bilinmektedir. Sun'i olarak ve sanal ortamda yayınlanan 27 Nisan 2007 bildirisi ve TBMM'nin, Cumhurbaşkanlığı seçimi için oturumlarının 367 üye ile toplanması gerektiğine dair yorumun neden olduğu kriz, ulusal ve uluslararası baskılar, Anadolu insanının iktidarı ele almasının önüne geçememiştir. 22 Temmuz 2007 genel seçim sonuçlarında TBMM'de bütün kesimlerin temsilcilerinin yer almasıyla milli iradenin tam yansımasından son derece mutlu olduğumuzu ifade ederiz. Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde uygulanan yanlış ve zorlamalı kriz politikasını onaylamadığımızı ve kınadığımızı ifade ediyoruz. Seçilen Onbirinci Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah GÜL'ün TBMM'nin özgür iradesiyle seçilerek milletin bağrından çıkmış bir cumhurbaşkanı olduğunu herkes kabullenmelidir. Ülkemizde yaşanan değişim ve gelişme sürecinde, demokratik ve sivil bir anayasanın hazırlanıp kabul edilmesi için azami destek vereceğimizi ifade ederek, devletle milletin kucaklaşmasının mutlaka sağlanacağına; daha güçlü devlet, daha güçlü birey ve daha güçlü millet olarak bölgemizde ve uluslararası camiada yer alacağımıza yürekten inanıyoruz. Kamuoyuna saygılarımızla sunuyoruz.

Hiç yorum yok: