21 Ocak 2008 Pazartesi

GÖLGE ETMESİNLER

Eski bir Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olan Sabih Kanadoğlu, on tane Cumhurbaşkanı seçilirken aranmayan Anayasa yorumlarını 11. Cumhurbaşkanımızın seçimi sırasında ortaya atıvermişti

Peşinden CHP’nin müracaatı ve Anayasa Mahkemesinin, hukuk tarihini şaşırtacak 367 şartı doğrultusunda kararı alınmıştı.

Hemen ardından ADD başta olmak üzere sözde STK’lar emir komuta zinciri içinde hareket ettiler. Büyükşehirlerde yaptıkları Cumhuriyet mitingleriyle halkın seçtiklerine “istemezük” diyorlardı akıllarınca

Yine o günlerde önemli üniversitelerimizden birinin rektörü ’ %95 oy alsalar dahi iktidara gelemezler’ sözleriyle elit statükonun atadığı bir rektörün demokrasiden ne anlayabileceğini gösteriyordu adeta.

Cumhurbaşkanı seçiminin ilk oylandığı günün gecesinde G.K. internet sitesindeki demokrasi karşıtı bir açıklama yapılmıştı. Kimileri buna e-muhtıra dediler.

CHP-ANAP-DYP milletvekillerinin TBMM genel kuruluna girmelerini engellediler. DYP-ANAP birleşmesi için baskılar yaptılar.

Ama sonunda kazanan yine halkımız oldu. Elit statükocuların bütün oyunları boşa çıktı. Hem 11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül oldu hem de AK Parti tekrar hükümeti kurdu.

Tabi bazı kurumların demokratik olmayan yetkilerinin ellerinden alınmaması için ürettikleri bu problemler içerde belli bir gerilim oluşturmuştu. Bu iç sıkıntılar aynı zamanda dış ilişkilerimizdeki bazı adımlarımızın yavaşlamasına da sebep oldu. Orta Asya ve Orta doğu ülkelerinde Türkiye’nin önderliğindeki yeni oluşumlar dış güdümlü elit statükocularımızın sayesinde zaman kaybetmemize sebep oldu.Tabi buna o zamanlar en çok ABD ve Rusya sevindiler.

Ocak ayının 3. haftasında Başbakan R.Tayyip Erdoğan’ın başörtüsü yasağının çözümlenmesi yolunda attığı yeni bir adımın ardından MHP lideri Devlet Bahçeli’de bu konuda destek vereceğini söyledi.

Tabi ardından bildik mihraklardan alıştığımız salvolar gelmeye başladı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya giderayak, başörtüsü ile ilgili olarak yaptığı değerlendirmede bu önerinin laik üniter yapıya aykırı olduğunu ve sorumluluğun anayasa ve yasalar gereği bu yönde beyan ve faaliyetlerde bulunan siyasi partilere ait olacağı gözden kaçırılmamalıdır demiş.

Peşinden Danıştay’ın malum açıklamaları…

Medya zaten hazır kıta. Kaşımaya başladılar meseleyi hemen. AK Partiyi kapatmanın rüyalarını görüyorlar hâlâ. Hazımsızların daha akıllıları ise sulandırmaya çalışıyorlar konuyu. İleride de problemlerin devam etmesi için kelime oyunları yapıyorlar. Üniversitelerde olsa bile orta öğretimde ve kurumlarda olmasa gibi…

Bir kısım güdümlü STK’larda yakında katılırlar koroya. Yani bu kurumlar ve beyler kendilerini hâlâ TBMM’den yukarda sanıyorlar.

Bu arada kökü dışarıda bu gürültülerin; ABD’nin son haftalarda, BOP için Orta doğuda Bush’un gezileriyle başlattığı yeni bir atak karşısında Türkiye’mizin elini zayıflatmaya yarayabileceğini de unutmayalım.

2007 yılı boyunca atılan dev adımları göremeyenler işte böyle gürültü-patırtılar yapıyorlar akıllarınca. ABD’siz olunamayacağına iman edenler ve Türkiye’nin büyük ülke olacağını hayal dahi edemeyenler işte bunlar.

Ülkemizdeki siyaset anlayışının, başta TSK olmak üzere kurumlarımızın ve dünyaya bakış açımızın olumlu yönde değiştiğini görmemiz gerek artık. Başta başörtüsü ve Kürt meselesi olmak üzere ardı ardına devam edecek bu pozitif değişimlerin karşısında kuru gürültü yapanlar sadece kendilerini boşuna yoracaklardır.

Artık onlar da anlamalıdırlar ki ülkemizde halka rağmen bir şeyler yapılamayacaktır.

Onun için boşuna, ne gölge ne de gürültü etsinler…