6 Şubat 2016 Cumartesi

TÜRK-KÜRT-ARAP KARDEŞLİĞİ ÇELİĞE SU VERMEKTİR

Halep ile Antep’i; Musul ile Urfa’yı; Kudüs ile Konya’yı farklı anlıyorsanız ümmet bilincinizde bir yamukluk vardır. Müslümanlar emperyalistlerin çizdiği sınırlara göre vatan ve ümmet bilincini oluşturamazlar. Müslüman halkların yaşadığı bütün topraklar ortak vatanımızdır.
Sömürgeci batı bölgemizde son beş yılda 400 binden fazla Müslüman’ı katletti, şehirlerimizi yıktı, tarumar etti. Birleşmiş küfür güçleri şimdi de Halep’e var güçleriyle saldırıyorlar. 30 binden fazla muhacir Kilis sınırında bekliyor. Daha fazlası yollarda Türkiye’ye ulaşmaya çalışıyorlar. Bayır Bucak’taki, Türkmen dağındaki alçakça saldırılar devam ediyor.
100 yılın sonunda, batının Yeni Yüzyıl haritalarına ön hazırlık yapan emperyalizmin bölgesel taşeronları; Beşar’ı, Rusya’sı, PYD’si, hizbul’u, MLKP’si bir olmuş katliam yapıyorlar. Bu arada Türkiye’de son günlerini yaşayan taşeronları ise güneydoğuda iç savaşçılık oynuyor, Ankara ve İstanbul’da bombalar patlatıyor.
Türkiye, bir kurtuluş savaşı bilinciyle topyekȗn teyakkuzda. Yeni Türkiye inşa ediliyor. İçeride yaralar sarılıyor, adalet tahsis ediliyor, düzen sağlanıyor. Komşularımızdan gelen muhacirlere ayırım yapılmadan sahip çıkılıyor, kucaklanıyor. Türk-Kürt-Arap kardeşliği, ümmete saldırılar arttıkça daha da pekişiyor. Bu birliktelik çeliğe su verilmesi gibi her geçen gün Müslümanları daha da güçlendiriyor. Araplar-Kürtler-Türkler tabanda olgunlaşıyorlar. Olayları daha doğru değerlendirmeye başlıyorlar. Biz ümitvarız. En gür sedanın İslam’ın sesi olacağına iman ediyoruz. Ne olup bittiğini anlamayanlara, romantik takılıp lafazanlık yapanlara boş verin. Necip Fazıl’ın dediği gibi “Tomurcuk derdinde olmayan ağaç odundur!”
İslâm Dünyası 17 Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan, 3 Temmuz 2013’te Mısır darbesine kadar Arap Baharı diye adlandırılan “dışarıdan hızlandırılmış” bir süreç yaşadı. Bilindiği gibi ‘erken doğum kanlı olur; gecikeninde ise doğacak çocuğun ölmesi söz konusudur.’ Devrimlerinde tıpkı insanın doğumu gibi belli bir süre olgunlaşması gerekir. Küresel mafya sömürgelerini kaybetmemek için Müslüman tabanın özgürleşme hareketliliğini hızlandırdı, tuzaklarla dolu erken devrime zorladı. Sonuç ortada, biz Müslümanlar kan kaybediyoruz.
Arap Baharı; 100 yıllık bir bekleyişte olan Müslüman halkların sömürgeci batının mafya düzenini istemediğinin çığlığıdır. Halklar bölgesel düzeyde bir değişimin hayata geçmesini talep ediyorlardı. Onların ortak yönleri; samimiyet, acı ve onuruna sahip çıkma talebidir. Türkiye ile yarı gönüllü Katar ile S.Arabistan dışında sağlam bir destek bulamamışlardır. Mısır’da Mursi’yi saymazsak çoğunlukla lidersizdirler. Devrim olgunlaşmadığından genelde kolay provokasyonlara gelebilen, hazırlıksız, politik olmayan, tecrübesiz ve duygusal hareketlerdir.
Karşı devrimci cephe ise sırtını bölgesel ve küresel güçlere dayamış, sömürgecilerin 100 yıllık talanının yerel taşeronlarıdır. Düzenlerini korumak konusunda oldukça tecrübelidirler. Bu süreçte başta Mısır ve Suriye’de küresel mafyanın yerel temsilcileri acımasızca ve pervasızca kan döktüler, 100 binlerce Müslüman’ın canına kıydılar, şehirlerini yakıp yıktılar, harabeye çevirdiler.
Küresel emperyalizmin desteklediği düzeni elinde tutanların acımasızlığı, şiddeti ve alabildiğine alçaklığı; bölgede derinden bir hareketin yeniden oluşmasını başlattı. Bu dip dalga gün geçtikçe yükseliyor ve güçleniyor. Tıpkı tsunami öncesindeki depremin habercisi gibi fay hatları şiddetle kırılıyor.
Müslümanlar; ülkelerinin zalim yöneticilerinin, kendi güvenliklerini sağlamak için İran-Rusya-hizbul gibi bölgesel mafyaya ve ABD-İngiltere-Almanya-Fransa gibi küresel sömürgecilere teslim olmalarına büyük öfke duyuyorlar. Mısır konuşulurken; Sisi’den fazla ABD-İsrail-Avrupa’nın müdahil olduğunu görüyorlar. Libya konuşulurken ABD ve Fransa’nın; Yemen konuşulurken İran, ABD ve onun körfez şubelerinin sahneye çıktıklarını görüyorlar. Tıpkı Suriye tartışılırken bölge halklarının yerine Rusya-İran-ABD ve Avrupa’nın konuşması gibi. Küresel mafyanın kendi aralarındaki paylaşım çatışmaları onların sahtekârlığını daha da açığa çıkarıyor.
Müslümanların kaybedecek bir şeyleri kalmadı, uyanıyorlar, yeniden büyüyen devrimin dip dalgası yükseliyor.
DAİŞ tarzındaki İslâm kamuflajlı İngiliz oyuncakları bu dip dalgayı sadece biraz yavaşlatabilir.
Ey zalim batılı sömürgeciler, şark kurnazı İran ve onun Lübnan hizbi; garp kurnazı İsrail! Az kaldı. Döktüğünüz kanda boğulacak, yakıp yıktığınız şehirlerimizin harabelerinde kül olacaksınız.
İslâm Ümmeti uyanıyor!
Yeni Vietnam’larınız; Yeni Afganistan’larınız hazırlanıyor.
Yaptıklarınızın sonucuna katlanacaksınız.
Büyük Savaşa az kaldı bekleyin !
Kahrolmayı siz istediniz !