11 Şubat 2015 Çarşamba

PROPAGANDA AHLȂKI

Prof.Dr. Nevzat Tarhan “Psikolojik Savaşın saldırı ve savunma silahı; propaganda, eğitim ve provokasyondur. Cephanesi ise söz, yazı, resim broşür ve e-posta şeklindeki bilgidir. (Gezi olaylarında ve sonraki darbe teşebbüsleri sürecinde sosyal medyanın, twitterın yoğun ve etkili bir şekilde kullanıldığını hatırlayalım.) Bu savaş tarzının amacı, insanları ikna etmek ve onları değiştirmektir. Yöntemi de beyin yıkamaktır.” diyor Psikolojik Savaş-Gri Propaganda kitabında. (1)
Çinli general Sun-tzu’nun 2500 yıl önce TürkÎ devletlere karşı yürütülen savaşlarda uyguladığı Psikolojik Savaş yöntemlerinin hâlâ geçerliliğini sürdürdüğü görülüyor. Sun-tzu’nun önerilerine bakalım. “Hasımlarınızda iyi olan şeyleri gözden düşürünüz. Önderlerinin başarılarını küçük göstererek şöhretlerine gölge düşürünüz, zamanı geldiğinde de kendi halkının onları hor görmesini sağlayınız. Adi ve aşağılık kişilerin işbirliğinden yararlanınız. Halkın kendi aralarındaki uyuşmazlık ve kavgaları yayınız. Geleneklerini gülünç hale getiriniz.”
Propaganda, toplulukların düşüncelerini, duygularını, davranışlarını, tavır ve hareketlerini etki altında tutmak ve onları değiştirmek amacıyla hasımları politik ve ekonomik yalnızlığa itmek amacı güden yayınlardır. Beyaz propaganda, gri propaganda, kara propaganda, silahlı propaganda ve karşı propaganda gibi türleri vardır. Genellikle ülkelerin birbirleri ile savaşlarında kullandıkları bu yöntemleri yüzyıllık statüko artıklarına ve onların siyasi güçlerine de ısrarla uygulatmaya çalışıyorlar. Psikolojik savaş ve propaganda türleri birbirine hasım olan ülkeler arasındaki savaş ortamlarında uygulanır. Kendi devletine, hükümetine, halkına, milli birlik ve beraberliğine, barışa ve demokrasiye karşı uygulanması söz konusu olmamalıdır. Bunları yapanların ise ihanet içinde oldukları aşikardır.
Yapay bir psikolojik savaş atmosferinde propaganda adına her türlü yalan ve yanlışın ısrarla tekrarlanması ahlâkimidir? Konumuzu örnekleyecek olursak; Suriye’nin kuzeyinde Kobani olarak adlandırılan bölgede terör örgütü IŞİD saldırısının öncesinde ve binlerce insanımızın Türkiye’ye göç etmesi sonrasında hiçbir insani yardımı esirgemeyen hükümetimizin bu terör örgütünün destekçisi olarak gösterilmesi ve yoğun bir şekilde yalan propaganda yapılması kimin işine yaramıştır? Göç sonrasında bu propagandanın etkisinde kalanların 6-7 Ekim’de sokaklarda PKK-Paralel Örgüt (PDY) birlikteliğiyle terör estirmeleri; PKK’nın katliamları, halkın ev ve işyerlerini ve kamu bina ve araçlarını yakıp yıkmaları kimin işine yaramıştır? 2009 yılında devlet tarafından başlatılan o zamanki adıyla ‘Milli Kardeşlik Projesi’nde eve dönüş sürecini çözüm sürecinin bir parçası olarak görmek yerine savaşın yeni bir aşaması olarak gösterilmesi propagandası yani ‘Habur Provokasyonu’ ülkeye iki buçuk yıl kaybettirdiği ortadayken; 6-7 Ekim olaylarının yoğun propaganda ve psikolojik savaş sonucunda Çözüm Sürecine yapılan alçakça bir sabotaj olması kimlerin işine yaramıştır? Son yerel seçimde, özellikle güney doğuda silahlı örgütlerce sandık güvenliğinin ortadan kaldırılması, örgüt dışındaki sandık görevlilerinin kendilerine ve ailelerine yapılan tehditler, parti binalarının yakılması ve silahlı saldırılar yapılması, yine silahlı teröristlerce kırsalda kendileri dışındaki partilere verilen oyların sayısınca ceza kesilmesi, vergi toplanması gibi provokasyonların çözüm sürecine ne yararı olmuştur?
Devlet otoritesi sahada görünür olmazsa sahte iktidar alanları oluşabilir. Çözüm sürecinde güvenlik güçlerince özellikle kırsalda ‘dikkatlice’ davranılmasının dış güdümlü örgütler tarafından istismar edildiği ortadadır. Bu istismarların çözüm sürecine olumsuz etki yaptığı ve geciktirdiği de ortadadır. Son günlerde TBMM’de AK Parti tarafından hazırlanan ‘Güvenlik Paketi’, çözüm sürecini hızlandıracak demokratik barış ortamının sağlanması ve seçimlerin demokratik bir şekilde, insanımızın kendini özgürce ifade edebildiği, silahların ve teröristlerin olmadığı güvenli ve şeffaf bir ortamda yapılmasını amaçladığı halde bütün muhalefet kesimlerinin bir araya toplanarak ülke menfaatlerini düşünmeden yoğun bir karşı propagandaya girişmelerinin, halkı sokağa dökeriz tehditlerinin çözüm sürecine, Türkiye’nin özgürleşmesine ve demokratikleşmesine ne kadar katkısı olmaktadır?
Eski sömürgeci günlerini ısrarla arayan küresel güçler hamlelerini yerli işbirlikçileri ile yapmaya devam ediyorlar. Geçmişin kanlı bıçaklı düşmanları AK Parti iktidarı karşısında birlikten kuvvet doğar deyip sarmaş dolaş oluyorlar. PKK, kemalistler, komünistler, paralel örgüt[PDY], sözde halkçı ve sözde milliyetçiler hep bir aradalar. Bunlar elbirliği ile Türkiye’nin tek milli ve siyasi projesi olan AK Parti iktidarını alaşağı etmeye çalışıyorlar. On yıldır pkk saldırıları, ergenekon darbe teşebbüsleri ve suikastları, paralel örgüt saldırıları ve darbe teşebbüsleri Anadolu insanımız tarafından sürekli takip edildi ve dikkatle değerlendirildi. Bu akıllıca değerlendirmelerin sonuçlarını AK Parti’nin seçimlerde ve referandumlarda sürekli artan başarı grafiğinde görmekteyiz. Önümüzdeki genel seçimlerde de halkımız coşkuyla AK Parti’nin başarı grafiğini yükseltecektir.
Türkiye’nin en büyük şanssızlığı, muhalefetin bahtsızlığı yani akıllı, yerli ve milli olamamasıdır. Şu muhalefetçe kabul edilmeli; bir dönem kapandı ve Yeni Türkiye soğuk savaş yıllarının psikolojik savaş ve propagandalarının içinden sıyrılarak bütün bölge halklarının küresel sömürgecilere birlikte karşı durduğu, adalet ve özgürlüğün hakim olduğu bir projesi olan, bölgesel özgüveni yüksek ve güçlü bir ülkedir artık.
Batılın psikolojik savaş propagandalarının etkisinde kalmadan bulunduğumuz her ortamda Yeni Türkiye ve Çözüm Sürecinin önemini anlatmalı ve sürecin bir parçası olunmalıdır.
“Bulunduğu toplum için fikir üretipte söylemeyen; ya tembel ya bencil ya da korkaktır” (2)
“Kim bir meseleyi daha çok anlamışsa onun benzi daha sarıdır…”(3)
***
(1) Psikolojik Savaş-Gri Propaganda/Prof.Dr. Nevzat Tarhan
(2) Seneca
(3) Mevlana