22 Ağustos 2016 Pazartesi

İBRETTEN DERS ALMAYAN İBRET OLUR-1

15 Temmuz 2016’da ABD sömürgecilerinin güdümünde yapılan FETÖ/NATO askeri darbe teşebbüsüne karşı koyan kahraman Anadolu halkının zaferi, dünya silahsız sivil direniş tarihine geçecek güzel bir örnektir.
FETÖ, Müslümanların bütün samimi duygularını istismar etmiş, altın nesil iddiasıyla yola çıkanlar yetiştirdikleri gençleri, Hasan Sabbah’ın günümüz temsilcisi olan örgüt lideri “Bizim hizmetimizin felsefesi bir yerlerde bir ev açmaktır ve örümceğin sabrıyla ağlarımızı öreceğiz, insanların gelip bu ağlara düşmesini bekleyeceğiz ve ağlara düşenleri eğiteceğiz.” diyerek işe başlamış; sonra ağlarına düşenleri devletine/hükümetine kasteden, halkına kurşun sıkıp bomba atan, milletin meclisini ve diğer kurumlarını tankla, uçakla bombalayan, yüzlerce vatandaşını-askeri-polisi şehit eden; vatan haini, devlet-millet-ümmet düşmanı örgüt mensubu haşhaşi militanı yapabilmiştir.
Bu alçak saldırı herkese ders olmalıdır. Müslüman aynı delikten iki kere ısırılmaz.
Deniz pislik tutmaz derler. Eninde sonunda içindeki yabancı cismi kabul etmez, dışarı atar. İslâm dünyası da öyledir. Müslümanların arasında yapılan örgütlenmeler eğer İslam’a uymuyorsa veya zamanla bozulmuşsa, belli bir süreçte ayarı ortaya çıkmakta, iflas etmekte ve genel olarak dışlanmaktadır.
Yeni Türkiye on yıldan fazla halkının hizmetindedir. Sivil Toplum Örgütleri taleplerini, uyarılarını demokratik, sivil, barışçı yollardan ve hukuk çerçevesinde bildirirler. İslami çizgide olan veya olmayan bütün STK’lar da bulunan Müslümanlar artık daha ayık, daha uyanık olmalıdırlar. Devlete karşı veya kendini devlet olmaya/ele geçirmeye uyarlamış yapılardan, dini ve milli duyguları radikal bir şekilde kullanan, bölücü ve yıkıcı illegal örgütlerden uzak durulmalıdır. Bir Müslümanın bulunduğu toplulukta devletine karşı düşman ediliyorsa, kendi ismi yerine kod adı ile çağırılıyorsa, silah kullanmaya, illegal eylem yapmaya ve teröre özendiriliyorsa, lideri için hata yapmaz-günah işlemez deniyorsa, Kur’an’a ve sünnete uymayan söylemler ve hareketler söz konusu yapılıyorsa oralardan hemen uzaklaşılmalıdır. Yasalara uymayan gizli bütün yer altı örgütlenmeleri mutlaka kötü niyetli kişilerin, yabancı istihbarat servislerinin oyuncağı olurlar, iyi niyetli insanlarımızı kullanırlar. Örnek vermeye gerek bile yok, 15 Temmuzda bunların en azgınının yaptıklarını gördük.
Haçlılar, görevleri gereği Müslümanlara saldırılarında çeşitli stratejiler uygulamışlardır. İslam coğrafyası da saldırılara karşı direnmekte, zulme rıza göstermemektedir. Buna Hak-Batıl mücadelesi diyoruz. Bu mücadele kıyamete kadar sürecektir.
İçinde bulunduğumuz zaman diliminde batı(l) saldırılar zaman zaman doğrudan olmakla birlikte, genelde Müslümanları birbirine kırdırmaya dönük projelerle uygulanmaktadır. Emperyalist batı bunun için önce mezhep/milliyet/tarikat/parti/cemaat taassubu ile Müslümanları bölmekte, birbirini kırması için yardım etmekte, Müslümanlar iyice zayıflayınca da üstlerine çökmektedirler. Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye. Mısır, Libya, Filistin ve diğerlerinde yaşadığımız gibi…
Batı(l), Müslümanların zulme/küfre karşı uyguladıkları farklı direniş metotlarını çeşitli oyunlarla kendi lehlerine çevirebilmekte ve kontrol edebilmektedirler. Mesela Afganistan’da silahlı direnişle sömürgeci İngiliz-Rus-ABD ordularını farklı tarihlerde defedebilen mücahitler, batı(l)ın fitneci istihbarat oyunlarıyla başa çıkamamışlar, mezhep / milliyet / tarikat / parti (hizip) / cemaat taassubu ve farklılığıyla birbirlerine ve kendi ülkelerinin halklarına silahlarını doğrultarak eylemler yapmaya başlatılmışlardır. İşgalci Rus İvanına, ABD conisine karşı kahramanca direnen mücahitlerin yerini haçlının fitne-fesat projeleriyle bugün Ortadoğu’da, Afrika’da genelde Müslüman halklara karşı ihale alan DEAS ve benzeri terör örgütleri almışlardır. Son yıllarda Lübnan Hizbullah’ının İsrail yerine Suriye halkına silahlarını çevirmesi de aynı batı(l) cephesinin bir oyunu ve görevlendirmesidir. Taassup sahiplerinin bunların yaptıklarına kulp takması hiç de inandırıcı gelmemektedir. Bir zamanlar bütün dünya Müslümanlarının duasını alan, şimdi ise nefretle anılan silahlı örgütler bu tür hareketlerin risklerini-zaaflarını göstermektedir.
Bir sonraki yazımızda iyi niyetle yola çıkılan bir tarikat hareketinin çizgiden çıktığında o ülkenin yıkımında nasıl rol alabildiğini paylaşacağız…
***

Hiç yorum yok: