18 Ekim 2007 Perşembe

AHLAK

Arapça bir kelime olan ahlâk,’hulk’ kelimesinin çoğuludur. Hulk yaratılıştan sahip olunan huy anlamına geldiği gibi ;din,tabiat,ve karakter anlamlarına da gelir. Terim olarak ise ahlâk ;insanın yaratılışından gelen ve ruhuna yerleşen alışkanlıklardır. Bu alışkanlıklar toplum içerisinde yaşanarak kazanılan güzel ve iyi huylarla kötü huylardır. İslam ahlâkçılarına göre ahlâkın ıstılahi manalar içerisinde en güzel tarifini İmam Gazali yapmıştır. Ona göre ahlâk,insan nefsinde yerleşen öyle bir melekedir ki fiiller,hiçbir zorlama olmaksızın ,düşünüp taşınmadan bu meleke sayesinde kolaylıkla ortaya çıkar. Ahlâk insanın kötü işlerden korunması ,iyi ve güzel davranışlar kazanması için gereken yolları göstererek ruhu temizler ,kötülükleri iyiliklere çevirir. İnsanın yaratılış gayesini bildirerek iki cihan mutluluğuna erişmenin şartlarını gerçekleştirme ahlâkın başta gelen gayesidir.
İslam’ın manevi yolunda nezaket ve incelik sahibi olmaya da ‘edeplenme’ denir. Edep bir kültür halidir. Nazik bir vakarı ve mükemmel bir insanlığı içerir. Edep, hem bir süreç hem bir haldir. Birinci anlamıyla sufli olanın ulvi olana tabi edilmesi ;adi şeylerin faziletlere feda edilmesi, cesedin ruhun emrine verilmesidir. Hayvandan insana basamak basamak geçiştir,insanın enaniyetinden sıyrılıp manevi mertebelerin kapısına gelirken yürüdüğü yoldur. Bu kapıya gelen kişi riyakarlıktan ve olduğundan iyi görünme halinden kurtulur. Edep hem eminlik hali ,hem bir karakter ve kişilik duruluğudur. Güzel ahlâk ve edep terimlerinin aklımıza ilk getirdiği isim Allah Resulü (sav) efendimizdir. O ,bu konuda Rabbine çokça yalvarır ,yakarırdı. Allah’tan edeplerin , ahlâkların yüceleriyle donatmasını isterdi. Duasında şunları derdi :” Ey Allah’ım ! Benim yaratılışımı ve ahlâkımı güzelleştir. Ey Allah’ım ! Beni ahlâkların çirkinlerinden uzaklaştır ve koru.” Cenab-ı Hak O’nun duasını “ Bana dua ediniz ,kabul edeyim.” ilahi vaadiyle kabul buyurdu. Hz. Aîşe annemiz, O’nu “Resulullah’ın ahlâkı Kur’an dır.” diye tarif etmiştir. Ayrıca Efendimiz (sav) “Ahlâkların iyisini tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur. Efendimiz için “Muhakkak sen büyük ahlâklar üzeresin “(Kalem-4) buyurulmuştur. Yine Resulullah (sav) “ Benim nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim , cennete ancak ahlâkı güzel olan kimse girecektir.” buyurmuştur.
Allah Resulü (sav) ; insanların en halîmi,en şecîi,en âdili,en afifi idi. Mübarek eli cariyesi olmayan veya nikahında bulunmayan,mahremi olmayan herhangi bir kadının eline hiç değmemiştir. Hanımlarına muhabbet eder,onlara değer verirdi,ihtiyaçlarını görüp gözetirdi. Onların eğitimine önem verir ,onlarla istişare ederdi. Çocuklarına,torunlarına karşı sevgi ve şefkatliydi. Onların terbiyelerine önem verir onları ebedi hayata hazırlardı. Çocuklara genel olarak merhamet ederdi. Yaşlılara önem verirdi. Yetim ve şehit aileleri ile yakından ilgilenirdi. Özürlülerin haklarına riayet edilmesini isterdi. O insanların en cömerdiydi. Fakirlerin taleplerini boş çevirmezdi. Fakirleri nefsine tercih ederdi. Ayakkabılarını pençeletirdi , elbisesini yamalardı. Aile efradının ihtiyacında hizmet yapardı. Hayaca insanların en ilerisi idi. Gözünü hiç kimsenin gözünde durdurmamıştı. Gerek hür gerekse kölelerin davetlerine mutlaka icabet ederdi. Hediyeyi kabul eder karşılık verirdi. Hediyeyi yer,sadaka yemezdi. Rabbinin ahkâmı için kızardı,fakat nefsi için kızmazdı. Hastaları ziyaret eder,cenazelerde bulunurdu. Tevazu bakımından insanların ilerisi idi. Güzel kokuları severdi. Nüktelerinde bile hakikati söylerdi. Gülmesi kahkahasızdı. İnsanların en yiğidi idi. Rabbimiz “Onda sizler için güzel örnek vardır.” derken O’nun hayatında ilke edindiği prensipleri almamızı istemektedir. O gençlik döneminden itibaren ‘ Muhammed ül emin’ güvenilir-emin Muhammed olarak tanınmıştır. Ebu Cehil bile kendisine yakın gördüğü kimselere O’nun hayatında yalanın yeri olmadığını,söylediklerinin hepsinin doğru olduğunu itiraf etmişti. Efendimiz (sav) en sıkıntılı zamanlarında ashabının Mekke’yi terk etmelerini beklemiş çok sonraları hicret etmiştir. Hicret ederken kendisine inanmayanların bile en güvenilir bularak bıraktıkları emanetleri Hz. Ali (kv) ‘ye bırakıp sahiplerine ulaşmasını sağlamıştı. Sözleri ile pratik hayatı arasında hiçbir zaman çelişki olmamıştı. O basitten zora doğru usandırmadan ve muhataplarına değer vererek öğretirdi. İhsan ve ikramda bulunmayı severdi. O insanlara sevgi şefkatle yaklaşır,kabiliyetleri keşfedip geliştirirdi. Nasihat ederken zaman zaman kıssalar anlatırdı. Hatalara karşı sabır ve tahammül gösterir ama önemli hataları hemen düzeltirdi. Hata işleyenleri affederdi ve hiçbir zaman toplum içinde rencide etmezdi.
***
Bir camide uzun uzadıya oturup ellerini açıp Allah’a dua eden iki adam varmış. Duasını ilk bitiren adam kulak kabartıp ötekinin nasıl dua ettiğini dinlemeye başlamış. Bakmış ki adamın dilinde uzunca bir şikayet listesi var. “ Allah’ım ; ayaklarım ağrıyor ne olur onlara şifa ver,sırtımı ağrıdan hareket ettiremiyorum ne olur onlara şifa ihsan et sonra başımda çatlayacak gibi ağrıyor ona da bir deva ihsan eyle,bir de boynumun yan tarafında bir ağrı var hele omzumu romatizmadan bir türlü kımıldatamıyorum........”Adam böylece dua ederken dinleyen adam dayanamamış sonunda diğerinin ensesine bir şaplak indirerek lafını bölmüş “Sen en iyisi Allah’tan yeni bir beden iste ! “demiş.
Biz de Rabb’imize yeni bir insan olmak için dua edelim.Çorak bir arazide yetişen bir nesil olarak bünyemizde bir çok rahatsızlıklar taşımamız normaldir. Önemli olan bu eksiklerin farkına varıp tedaviye koyulmaktır. Kendimizi tedavi etmek için ; bolca Kur’an okumalı,Resulullah (sav)’ın hayatını okuyup ahlâkıyla ahlâklanmalı,ashabının ve diğer önemli şahsiyetlerin hayatını ve mücadelelerini okuyup kendimize hayat prensipleri çıkarmalı , bozuk ahlaklı insanlarla değil yüksek seciyeye sahip insanlarla kendimizi kıyas edip eksikliğimizi görmeli,kalbi hastalıkları(riya-kibir-haset-nifak-gıybet-mal ve makam sevgisi-israf-cimrilik)tedavi etmeye gayret göstermelidir.
“ Nuh’un gemisinin kapılarının kapanacağı saat gelip çatmadan vaktimizi hikmetli kullanalım.”

Hiç yorum yok: